Toplumumuzdaki "Mal canın yongasıdır", atasözü de bunu doğrular niteliktedir.
İnsanımızın "Dünyada mekan ahrette iman" felsefesinden olsa gerek gayrimenkul sahibi olma; bir amaç, ayrıcalıklı bir durum, bir yatırım aracı hatta bir zenginlik göstergesi...
Gelişmiş ülkelerde risk faktörü oldukça düşük yatırım aracı olan gayrimenkul, ülkemizde - bir gayrimenkul uzmanına danışmadan yapılacak taşınmaz tabanlı işlemlerde- en riskli yatırım araçlarından biri olabilmektedir. Nitekim tapusunu daha yeni aldığınız arsanızın, belediyeye gidene kadar park alanına dönüşme ihtimali hiç de az değildir. Ya da proje üzerinden satın aldığınız yeni bir dairenin tapu kayıtlarında farklı bir katta adınıza tescil olma ihtimali her zaman söz konusu olabilmektedir.
Oysa insanımız alacağı bir araba için dahi hemen bir araba ustası, ya da hastalık durumunda en iyi uzman hekimi araştırıp bulabiliyor. Ancak, uğruna yıllarını ve emeğini verdiği, dişinden tırnağından arttırdığı ile satın alacağı arsa, arazi ya da daire için neden bir arazi yönetim uzmanına danışmayı akıl etmiyor? Oysa sonuçları itibariyle ciddi ekonomik riskler taşıyan bu hususun insanlarımız tarafından neden ihmal edildiği, çözümü zor, çok bilinmeyenli bir denklem gibi duruyor karşımızda...
Son günlerde vatandaşların satın aldığı dairelerin, söylenen alandan farklı çıkması, hepimize "yok artık" nidaları attırsa da, konunun gerçek boyutunun olduğu, Bakanımız Sayın Erdoğan Bayraktar'ın bu tür sorunlara imar yasasında yapılacak düzenlemelerle çözüm aramasından anlaşılmaktadır… Hiç ahlaki bir durum değil ama önemli değil biz zaten millet olarak, pazardan aldığımız 200 kilo değerindeki kurbanlığın, 100 kilo değerinde çıkmasından alışığız bu tür hadiselere...
Ama Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın beyanlarında "Gelip daire alan yabancılara, evin 180 metrekare olduğu beyan ediliyor. Ama ev 80 metrekare çıkıyor. ‘Sana garaj verdim, bodrum verdim, bahçe verdim' deyip insanları yanıltıyorlar." ifadelerine konu olan elin adamı buna alışık değil.
Aslında insanımız yıllardan beri kandırılırken kimse sesini yükseltmedi... Bir kaç gür, ama kalabalık içinde cılız kalan ses dışında... Oysa, çok mu zordu tapu belgesine bağımsız bölüm alanını yazmak... Ve daha 3-5 yıl önce çıkarılan "Tapu planları tüzüğünde" bunu ifade etmek. Hazırlanan bağımsız bölüm planlarında oda, balkon gibi kullanım alanlarını yazmak çok mu zordu...
Bu ülkede bir şeyin düzelmesi için illa ki Bakan mı "yeter artık" diyecek...
Ayrıca bunların da ötesinde bu ülkede yalan beyanda bulunmak suç değil mi?
Gerçek olan bir şey var "Yazıyoruz ama nece yazıyoruz, yazıyoruz ama anlaşılıyor muyuz?"