HEPİMİZ DEPREMZEDEYİZ HEPİMİZİN KOR DÜŞTÜ YÜREĞİNE

Ne Antep'in hamamlarında vardır o sıcaklık, ne de tatlılarında kalmıştır o tat. Zaten Urfalıyım

ezelden, efkârımız var...

Ah aman aman orası Adıyaman diye çalar türküler,

Diyarbakır bağlarında ötmez oldu bülbüller,

Ağıtlar yakılır;

Diyarbakır etrafında bağlar var. Fitil işler yüreğimde yara(m) var amman.

Sen gidersen benim başka kimim var...

Maraş’ın dondurması da serinletemez artık yürekleri,

Serhat şehrinde Kilis'te tutulur yaslar,

Hatayım künefende kaldı mı o tatlar... Bülbülün viran olmuş o yerlerde şimdi ağlar...

Malatya biliyorum bulunmaz eşin,

Lezzeti kaldı mı o

Altın sarısı kayısının.

Adana’nın yolları taşlı,

Yüreği yanar insanımın

Gözleri yaşlı...

Üşüyoruz hepimiz,

Kalmadı ağız tadımız,

Açıktayız,

Yorgansız yataksız

Ayaktayız...

Ve bir millet ekmek olmuş, su olmuş, ateş olmuş, yemek olmuş, yatak yastık yorgan olmuş, aç ve açıkta

Bırakmamış...

Üşüdükçe ısındık,

Acıktıkça doyduk,

Taşlarda uyudukça

Yorganlara sarıldık

Bütün Türkiye

Bir yürek olduk...

Sen ağlama çocuk,

Zaten ortalık yürek yangını...

Bu millet sarar elbet yaranı,

Baksana, Trabzon'dan, Samsun'dan Gümüşhane'den Erzurum'dan, Ankara'dan, İstanbul'dan, Muğla'dan, Tokat'tan, Bolu'dan, Sinop'tan ve ülkemin her yanından gelmekte umut yüklü kamyonlar.

İçinde ben varım, sen varsın, o var, onlar, binler var,

Biz varız...

Sarıp sarmalansın diye

Yaralar...

Ve biz kocaman bir aileyiz...

Yine tüter ocağımız,

Yine güler yüzümüz...

Baksanıza yine canlandı

Kuvâ-yi Milliye ruhu,

Şahinbeyler, Sütçü İmamlar, Gazi ve Şanlı ve de Kahraman kentler diyarı, düşünce dara,

Ninelerimiz, gençlerimiz fakirimiz bir

Olup düşmüşüz

Yine yollara...

Ama çok acıyor çok,

Cehalete karşı

Yenildiğimizde

Yüreğimiz...

Deprem ilk değil ki

Bu coğrafyada

Son da olmayacak...

Ne olur kurallara uysak ve bu acılara kalmasak...

Ne olurdu üç yerine beş almaya kalkışıp da, bu kıyameti yaşamasak...

Rahmetle anıyoruz

Yitirdiklerimizi,

Binadır yıkılır yapılır diyoruz da,

Yürek yakıyor kaybettiğimiz canlar...

O resimler,

O ölmüş kızının elini bırakmayan

Babalar

Feryatlar,

Ve solgun yüzlerdeki

Endişeler...

Hepimiz depremzedeyiz,

hepimiz birbirimizle

Kenetlenmişiz...

Toplu atmakta yüreğimiz...

1939 ERZİNCAN DEPREMİ'NDE TRABZON'DA YAŞANANLAR

26 Aralığı 27 Aralığa bağlayan gecede 01.57’de tıpkı bugünkü gibi merkezi Erzincan olan bölgemizde 7.9 şiddetinde asrın felaketi diyebileceğimiz bir deprem yaşandı Türkiye’mizde.

Tıpkı yine bugünkü gibi bu depremin sarsıntıları Trabzon ve civar illerde hissedildi. Hatta ölü ve yaralılar da oldu.

2.Dünya savaşı yıllarında ülkemizin o yokluk günlerinin üzerine bir de deprem felaketi gelince yine bugünkü gibi milletimiz devletinin yanında yaraları sarmak üzere seferber oldu.

Trabzon kadınları zamanın Belediye Başkanı Muammer Yarımbıyık öncülüğünde toplanıp 16 komite kurarak yardım faaliyetlerine başladılar.

Mesleki kuruluşlar mesela Ayakkabılar Cemiyeti ayakkabı, Yorgancılar Cemiyeti yorgan, fındık fabrikaları iç fındık gönderiyordu. Yine fındık fabrikaları maddi yardımda bulunuyordu.

Halk, elinde ne varsa yardım komitelerine veriyor... Mısır, fasulye, yağ, türlü yiyecek maddelerini bağışlarken ellerinde bulunan fındıkları da satıp paraya çevrilerek deprem bölgesine gönderilmek üzere sepet sepet, torba torba getiriyordu. Memurlar maaşları nispetinde yardımda bulunuyordu.

O yıllarda da Trabzon bugünkü gibi deprem bölgesine yardım için seferber olmuştu.

Ulaşım o günün şartlarına göre çok zordu. Tüneller yıkılmış, yollar göçmüş, tren yoğun kar yağışı nedeniyle zaman zaman çalışamaz olmuş... Yine de devlet ve Millet el ele vererek yaraları sarmaya çalışmış...

Bu arada civar illerde de hissedilen deprem, komşu illere ve Trabzon'a göre daha çok zarar vermişti.

Trabzon deprem kuşağında olmamasına, en az risk taşımasına rağmen bu depremde hasar ve ölümle karşılaştı.

Uzunsokak'ta Konak Camii ve Ortahisar'daki Tekel binası büyük hasar görmüştü. Suva (Akyazı), Divranoz (Gölçayır), Kisarna, Meseriya (Düzyurt), Karluk köylerinde hasar gören evler oldu.

Beşikdüzü'nde yıkılan evin altında kalan üç çocuktan biri kurtulamayarak can verdi. Tonya'da Jandarma Karakol binası ve Akçaabat'taki tekel binası da hasar gördü.

Telgraf direkleri yıkıldığından haberleşme kesildi... Trabzon'da 101 ev tamamen yıkılırken 983 ev de kısmen hasar görmüştü... Neticede Beşikdüzü, Tonya ve Zefanos’ta birer kişi olmak üzere üç yurttaşımızı Erzincan depreminde kaybetmiş olduk. 30.000’i aşan ölüm ve binlerce yaralının  ve yok olan bir kentin yanında Trabzon'daki kayıpları ancak şöyle izah edebiliriz; sarsıntısının bile ölümlere ve hasarlara, kayıplara yol açtığı depreme karşı çok hazırlıklı olmalıyız...

Evet, Trabzon bu anlamda sağlam bir kent.

Bugünden yarına ne olacağı belli olmaz.

Biz işimizi sağlam yapmalıyız.

Yapı ve bina işleri “Bir şey olmaz yav” cahil aklı ile geçiştirilecek bir konu değildir.

Kanun ve yönetmeliklerimiz en ince detaya kadar hesaplanıp yürürlüğe konmuş... İlgililer ve yapı sahipleri kurallara uyduktan sonra sorun olmaz.

Her zaman verilen bir örnektir.

Adalar ülkesi Japonya'da neden en şiddetli depremde bile can kaybı yok denecek kadar azdır?

Tedbir kuldan, takdir Allah'tan...