HASINDAN DELİKANLIDIR

On beş yıldır Trabzon'dayım. Beni tanıyanlar bilir ki Trabzon'a yerleşmemde Trabzonspor'un belirleyici bir rolü oldu. Tevellüdüm 1967, tam da Fırtına'nın doğduğu tarih. 
Kentin dinamikleri hakkında bilgi edinirken etrafımdan Süleyman ağabeyin ismini duyardım ama kendisini tanımazdım. Söğütlü'den ev alınca meğerse komşu olmuşuz. 
"Delikanlıdır, sözünün eridir. Görmüş geçirmiş biridir" değerlendirmeleri çoğu kez kulağıma çalınır, bir gazeteci olarak kendisini tanıma isteği içimde yoğunlaşırdı.
İnsan gönlünden geçirir de Rabbi vermez mi?
Mizanların sahibi her şeyi tevafuk kılan değil mi?
Mutlaktır, ezelden ve ebedden münezzehdir.
Ulu Cami'nin tarihi motifler taşıyan çay ocağında ilk kez kendisiyle muhabbet etme fırsatım oldu. İnanıyorum ki kalp kalbe akar. Ben kendisinin samimiyetini hissettim. Bir noktada  yabancısı olduğum bir mahallede güvendiğim bir dalım var kanaati ile mücehhez oldum.
Süleyman Hacısalihoğlu ağabey gibi çevresini güzelleştirmek için mesai harcayan çok az insan bulunur. Onun fidanlarla, çiçeklerle, bitkilerle özel bir iletişmi var.  
Hacısalihoğlu ağabeyle bağımız kadimliği öyle uzun boylu olmasa da, sağlamlık bakımından sanki evveliyatı varmış gibi kavi duruyor.
Süleyman ağabey üzerinden Rize kökenli Artvin doğumlu olarak Trabon insanı için birkaç kelam edeyim.
Trabzonlular için dışarıda yabancıyı kabullenmede ketum oldukları yönünde çok laflar işittim. Her seferinde aslı astarı olmayan söylemler olarak bu tür ifadelere itiraz ettim, karşı çıktım. Hatta Trabzonluyu tanımlarken "Merhaba dediklerini iyi tanıyan, yapmacık, gönülsüz irtibatları iyi süzen, sevdi mi içten, sevmedi mi dıştan belli eden insanlar" tanımlamasını yaptım, hep de yaparım. 
Süleyman ağabey de tam bu tanımın içinde ikamet ediyor. 
Bir şehir, o şehre gelen ziyansız insanlara kucak açtığı oranda büyür. Trabzonun arazisi dar olabilir ama insanlarının gönlü büyük büyük ovalar kadardır.