Tüm içtenliğiniz ve sorumlu bir yurttaş duyarlılığı ile “toplumsal mutabakat neden bir türlü sağlanamıyor, devleti var eden en önemli kurumların güvenilirliği sürekli sorgulanıp, ülkede gerginlik ortamı neden bir türlü sonlanamıyor?” sorularının yanıtlarını arayıp, irdeliyorsanız eğer, size hiç tereddütsüz Stratejik İletişim Yöntemlerini gözden geçirmenizi öneririm.
Ülkeyi yönetebilmek için; seçimlerden bir biçimiyle başarılı olarak çıkmış olmanın hiç de yeterli olmadığı... sanırım yaşananlara bakıldığında daha iyi anlaşılacaktır!
Kanun ya da “Kanun Hükmünde Kararname” yapmak, Yönetmelik yayınlamak, Bürokrasiye adam tayin etmek… devleti yönetmek için yeterli değildir, olamaz da. Devleti yönetmek için öncelik , tüm medeni dünyada olduğu gibi , İletişimi Yönetmek işlevine verilmelidir.
İletişim, Halkla ilişkiler ya da Komünikasyon, adına ne derseniz deyin, bu işin stratejik yönetiminde; Empati, Sempati, Adalet ve Eşitlik duygusu, Dayanışma, Cesaret, Kararlılık, Stratejik vizyon geliştirme ve Proje üretme vardır.
Ve ... iletişimin stratejik yönetimi “farklılıkları yönetebilme zekası “ ile “devlet aklını doğru kullanma becerisi” gerektirir…
İletişim çağının bu evresinde Kitle İletişim Araçlarının gelişmesi, Kitlelere ulaştırılan Mesajların hem içeriğinde, hem de biçiminde önemli değişikliklere yol açmıştır. Kitle İletişimi çeşitlenmiş; “iletişim süreci” karmaşık bir hal almış, “hedef kitle” daha da parçalı bir hale gelmiştir.
İşte bu nedenledir ki; Stratejik İletişim Yönetimi, karmaşık bir hal alan kitle iletişim sürecini çözecek “dekoder” işlevi görmektedir. Reaktif değil, proaktif davranmayı gerektirmektedir. Sorunlar oluştuktan sonra çözüm arama yerine, sorun oluşturacak zayıf noktaları saptayıp, buraları tahkim ederek, sorunları kaynağında çözümlemeyi hedeflemektedir…
Dolayısıyla günübirlik değil, uzun erimli çalışmalar yapılmalıdır. Kalıcı ve sağlam olan, aynı zamanda da başarının yolunu açan bu yaklaşımdır. Stratejik İletişimin Yönetimi, hedef kitleye verilen mesajların ölçmekte, algılanma oranlarını belirlemekte, şayet anlaşılamayan ya da yeterli etkiyi bırakmayan söylemler söz konusu olduğunda, bunlara müdahale edip anında değiştirerek, hedef kitlenin yanlış algılama içine düşmesinin önlemlerini alır…
Sorunu ülke bütünlüğü bağlamında değerlendirdiğimizde ise; küreselleşme sürecinde ülkeler de kendi yönetim anlayışlarını şeffaf bir şekilde ortaya koyabilmeli, Demokrasi, İnsan Hakları ve Özgürlükler konusunda kendi kültürlerini oluşturabilmeli, “değer oluşturma” yönünde çaba harcamalıdırlar… Tıpkı kurumların imajı gibi, ülkelerin de kendi imajları bulunmaktadır. Demokratik bir “dünya ülkesi” savını desteklemek adına, diğer ülkelerin bizi nasıl algıladıkları büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’nin dünya kamuoyunda önemli bir “yanlış algılanma” sorunu vardır. Türkiye hakkında pek çok maksatlı, eksik ve yanlış bilgi söz konusudur, bu yanlış ve maksatlı bilgiler zamanla “yanlış kanaatlere” dönüşmektedir. Yanlış kanaatlerin düzeltilmesi ise uzun erimli ve zorlu mücadeleleri dayatmaktadır.
Bu da Türkiye’nin bu güne değin imajının “doğru yönetilmediği” gerçeğini ortaya koymakta yapılan her yanlış bumerang misali dönüp bizi vurmaktadır!.. Türkiye hakkında enformasyon eksikliği, olumsuz algı kanaatler ancak yetkin bir Stratejik İletişim Yönetimi sayesinde olumlu yönde etkilenebilecektir.
Dolayısıyla siyasal erk öncelikle neleri yanlış yaptığını, neleri eksik bıraktığını, Dünya Kamuoyunca nasıl algılandığını hiçbir komplekse kapılmadan, cesaretle belirlemelidir. Yani bir boyutuyla “hasar tespiti” yapılmalıdır. Bu çalışma, soruna teşhis konulması açısından da önem taşımaktadır.
Sorunun saptanmasının ardından; Türkiye’nin imajının olumlanmasının salt “devlet kurumlarının ve siyasal iktidarın” görevi olmadığı gerçeğinden hareketle, tüm toplumsal katmanların bu konuya dahil edilmesi sağlanmalı… Türkiye’nin Dünya kamuoyunda doğru ve anlaşılır tanıtımında Sanatın, Sanatçının, Sivil Toplum Örgütlerinin, Spor camiasının ve Bilim İnsanlarının da yadsınılmaz ölçüde katkıları olacağı asla göz ardı edilmemelidir…
Türkiye, bu güne değin “tanıtım için harcadığı Milyon dolarlık bütçeli yatırımlarını” vakit kaybetmeden gözden geçirip, sahip olduğu insan potansiyeli ve Cumhuriyet Devrimlerinin yol göstericiliğinde doğru algılanabileceği hedeflere ulaşmanın yol ve yöntemlerine ulaşacak pratiğe sahip bir ülke olduğunu ispat etmelidir.