bugün ganita'da oturmuş gelgitleriyle vuruşuyorum içimin
karşımdaki karadeniz’se rüzgârın etkisiyle kuzulanıp çalpalanmakta
mevsim normallerinin üzerinde salvolar atıp öteberiyi karıştırmakta zinoslar
mavinin ve beyazın tüm renklerini kuşanmış gelinlik kız gibi endâmını göstermekte dalgalar
öyle ki; bu ister istemez geçmişin yaşanan ağulu anıları durup diklenip hesap sormakta
ne yaparsak yapalım eksik kalıyor bir yanımız
yerine hiçbir şey koyamıyoruz o eksilip gidenlerin
en çok da mustafa suphi ve arkadaşlarının hunharca katledilmesi yüreğimi yaralamakta
iç geçirerek kendime kapanıyorum istiridye gibi
oysa istiridyenin dışı çirkindir
ancak içindeki sırrı ne kadar yoğun ki mine tabakası sarıp sarmalamakta dışını
*
işte benim için de haiku‘yu anlamak için bir ömür yazmak içinse benliğimi harcadım desem yeridir
her şeyden önce bağlı bulunduğum soyut ya da somut tüm aidiyetlerimden uzaklaşmam gerektiğini öğrendim bir şekilde
zor olsa da yapmak istenciyle yanıp tutuştum marmara çırası gibi
kav yüreğimse çınağım ak kâğıtlardı mürrekebimse yıllarca biriktirdiğim anılardı
*
eskiden bakardım sadece
artık görmeye başladım zaman geçtikçe
ay'ın her evresinden denizin her renginden tutun da çiçeklerin tomurlarından dört nala şaha kalkmasına
ağaçların yapraksızken yaprağa dönüşmesinden tutun da şavkım şavkım hazel oluşuna varıncaya kadar tüm evrelerini incelemeye koyuldum
*
yaşadığım kentin her arnavuttaşı döşenmiş yolunun köşesinden başını uzatarak saklambaç oynayan çocuğun düşlerinden kuruyorum haiku'yu
*
öncesinde ne kadar haiku hakkında yazılmış bilgi belge varsa kıyısından köşesinden edinmeye çalıştım
ikinci bir dili bilmediğimden gerek ana dilinden ve de gerekse çevrildiği ikinci dilden yapılmış çevirileri bir şekilde bulup bilgimi geliştirmeye çalıştım
öğrendikçe acemice yazdıklarıma hafif tebessümlerle gülüp geçtim
komik olduğum kadar ikinci bir dili bilmemenin utancı kapsadı benliğimi
*
geçenlerde ingilizce bir haiku sitesinde internet ortamında tamamen rastlantısal bir sayfayla karşılaştım
benim okuduğum ustaların haiku’ları tamamen farklı anlamlarda çıkmasın mı karşıma?
öncesinde yapılan çevirileri yeniden dönüştürdüm kör dimağımda
bizim bugüne kadar okuduklarımız buzdağı'nın üstüymüş meğerse
o tadı da aldım kendi adıma bir şekilde
ustalara haksızlık yapıldığı kanısına vararak dövdüm naçar yüreğimi örslerin üzerinde
kimi çeviriler bir önceki çeviriden apartılarak düşürülmüş sayfalara
sorsan kişiye nev-i şahsına münhasırmış o ne olduğu belirsiz şey
işte bu yüzden ikinci bir dil ya da diller bilinerek girişilmeli çeviri işine
*
kitap fuarları sayesinde uzaktan tanıyıp sohbet edemediğim kişilerle tanışıp onların çeviri ya da haiku hakkında bilgilerini detaylı öğrenme olanağı bulunca;
fuarları organize edip emeği geçenlere en derin saygılarımı sunuyorum
sadece yazmak ya da okumakla yetersiz olunduğu kanısı da oluştu benliğimde
çünkü farklı anlam ve duygu dönüşümünün başka bir evresiyle de karşılaşmak bambaşka bir duygu olup çıkıyor kişinin karşısına
sosyal medyanın gelişimi sayesinde uzak yakın olsa da nitelikli ne okur var ne de yazar-çizer
aklımıza geleni ekleyip çıkartmaktan erinmiyoruz çünkü
bu da nitelikli ürüne ulaşmamızı bir şekilde engellemekte
deyim yerindeyse arapsaçından cımbızla seçip çıkartılacak kadar azaldı gerçek yazar çizerler
ancak gene de her şeyin iyi ya da kem olsa da; yazılmasından-çizilmesinden yanayım!
bir zaman sonra geç olsa da iyi ürün yerini almakta dünyanın 'göz' duvarında
*
sonuç olarak;
iyi bir okur olmadan (kendim dahil) ne yazılıyor ne de anlaşılabiliyor haiku
#haiku
ganita