GÜNDEMİN ADI SİYASET


 Yıkanmış ama; hoş kokmuyor.
Eğitim, öğretim ikiye bölünmüş, kimin umurunda?..
Aylık enflasyonu kimler merak ediyor? İşsizlik nerelere tırmanmış? Merak konusu mu? Bu arada son iki ay içinde taciz edilen, öldürülen kaç anne var? Kaç kişi biliyor? İthalat ihracatı katladı kimin umurunda.
Son aylarda gençlere hak vermeye başladım. Onların dünyası daha değişik. Topla yatıyorlar, topla kalkıyorlar. Bir de tuttukları takım galip gelmişse değme keyiflerine. Babaların akşamları evlerine bir ekmek getirebilmeleri için nasıl çırpındıklarını göremeyen başka dünyaların insanları!..
Çoğu il ve ilçeler aday adayları için seferber olmuş gibi.
Seninki mi, benimki mi?
Hangisi öne çıkacak. Sanki çok fark edecekmiş gibi. İddia oynayanlar bile var. Ahmet mi? Hasan mı? Bana mı yakın olacak, sana mı? Bütün hesaplar bu merkezde. Dengeler altüst olmuş. Gelir gideri karşılayamaz olmuş tüm ülkede. Ortak bir paydamız yok millet olarak.
Varsa da siyaset, yoksa da siyaset.
Trabzon da bu kargaşadan nasibini almışa benziyor. İki kişi bir araya gelirse konuşma konusu siyaset. Ben siyaseti, hele bu çirkin siyaseti sevmiyorum. Birilerinin ak dediğine, birileri kara diyor ya, onun için sevmiyorum. Ama siyasetten de sıyrılamıyorum. Kaçamıyorum. Zorla seni minderin ortasına çekiyorlar.
Geçenlerde Trabzon’da bir kanalda konuk konuşmacı idim. Baştan uyardığım halde yine siyasi sorular gelmeye başladı: “Üzgünüm. Bence daha önemli konular var.” dedim. Gündemi değiştirdim.
 Sorulardan birisi “Trabzon’un Dinamikleri” idi. Öncüsü, rehberi, örnek alınacak kişileri anlamında... Yazarlar, çizerler, toplumda saygın insanlar bu kategoride gösterilebilir. Sen ben. Milletini, bayrağını, vatanını seven tüm insanlar... Bir Mustafa Yazıcı, bir Osman Diyadin, bir Enver Uzun. proflar, milli sporcular...
Kısaca saygın insanlar.
Helalinden kazanarak evine ekmek götüren garibanlar da bu listede...
Özet olarak şunu söylemekte yarar var: Gazeteler ilginç olayları gündeme taşımak zorunda. Şu günlerde en ilginç olay olarak siyaseti öne çıkarmak isteyenler var. Arkada birilerinin: “Kuşa bak, kuşa” deyişini duyar gibiyim.
Not: 8 Aralık’ta tedavi için İstanbul taksim Hastanesi’nde olacağım. Bir ay süre ile beni bağışlamanızı istirham ediyorum. Nice sıhhatli yıllar diliyorum.    
Hoşça kalınız.