Sonda söyleyeceğimi yazımın başında söyleyeyim, şarkıcı Gülşen’in imam hatiplileri hedef alan söylemleri karşısında tutuklanma kararını destekliyorum. Kim olursa olsun bu tür söylemler içine girmemeli, söylemlerinde dikkatli davranmalıdır.
Peki! Ülkemizde bir kesimin her eline geçen fırsatta özellikle dini değerler ve onunla bağlantılı camialara hakarete varan söylemler içinde bulunmasının nedeni nedir? Bu söylem gücünü nerden buluyorlar? Bence bu söylem gücünü, söylemlerinin hedefindeki kesimlerden alıyorlar. Nasıl mı?
Eğer bu kesimler, kendi içlerindeki bazı vakıflarda yaşanan ve kamuoyuna da yansıyan olumsuz davranışlar karşısında sessiz kalır, kol kırılsın yen içinde kalsın mantığında davranıp, yapılan yanlışlar karşısında suskunları oynarlar ise bugün sanatçılardan yarın ise başka bir meslek grubundan biri yine bu tür abuk sabuk bir söylemleri ortaya atar ve bu böyle devam eder gider. Maneviyatı yüksek kesimlerin de kendi hataları ile yüzleşmeleri gerekir, toplumu rahatsız eden, yakışıksız davranışlar karşısında nasıl bir yaptırımda bulunduklarını, nasıl tepki koyduklarını yüksek sesle anlatmalılar diye düşünüyorum.
Maneviyatı yüksek kesimlerin, kendi içlerinde yaşanan olumsuzluklar karşısında sessiz kalması, hiçbir şey olmamış gibi davranması, gerekli tepkiyi kamuoyu nezdinde koymaması toplumda yer alan bazı kesimlere de adeta yol açar nitelikte. İşte bu tür sessiz kalma durumları beraberinde hakarete varan, insanları ayrımlaştırmayı amaçlayan, kendini sanatçı diye tanımlayan bazı kişilerin açıklamalarına yol açar. Bu hakaretvari açıklamalara ve söylemlere karşı toplumun büyük bir kesimin tepki koyması normal, fakat tepki koyarken de bu tür söylemlere nelerin yol açtığını da araştırmak lazım. Bu nedenleri ortadan kaldırmak gerekir.
Kimden olursa olsun bu tür söylemler toplumda derin yaralar açar. Verilen tepkiler ve uygulanan yaptırımlar örnek nitelik taşımalı ki bir daha hiç kimse toplumu ayrıştırmayı amaçlayan hakaretvari söylemler de bulunmasın.