Artık Celal Bahçekapılı’yı tanıdığınıza göre düşüncelerini size anlatmaya devam edeyim.
Bedri Rahmi Eyüboğlu konuşma dilimizi bakın nasıl açıklıyor?
“Trabzonlunun başı öteden beri “I” harfi ile hoş değildir. Trabzon yerlisinin dilinde “I”ların hemen hemen hepsi incelir ve “i” kesilir. “Ü”lerde de çoğu zaman noktalarını unuturlar. Kelime başlarında gelen “G”ler, “C” kesilir. “B”lerde çoğu zaman “P”. “T”ler de “D” olur. Mektep, medrese, okul, fakülte. Bunların çoğunu siler süpürür, ama günlerden bir gün bizim “i” yok mu hani şu Tirabzon, kalaylıyı kalayli yapan “i” o günlerden bir gün olmayacak bir yerde sipsivri dilini uzatır. Aynı oyun bozanlığı ara sıra “u” da “ü”lerin noktalarını bir tarafa atmakla yapar.”
Celal hocamın ömrü bu dili düzeltmekle geçti. Nasıl geçmesin ki kendisi Türkçe öğretmeniydi. Ne kadar sevimli, ne kadar şirin, ne kadar ölmezoğlu ölmez olursan ol bazen kuralları yören için değiştiriyorsun. Tarihin getirdiği otantik müziği de yaşatman gerekiyor. İşte hocam bu gitgeller arasında kendine yol çizdi.
Bazı insanların aşklarını saklamak istediğini biliyordu. Çünkü saklanan aşkın saklamak istediği insanın ruhu duymayacak olsa bile, sevilenin incinmesini istemezdi. Aşka gölge düşürülmesini asla kabul etmezdi. Gizli, açık, mutlu, hüzünlü aşk hikayelerini düşünür, ağızda çok tanıdık bir tat bırakması için güftesini yazmaya dikkat ederdi.
Onun içindir ki okunan şarkılar muhakkak dinleyen insanda saklanan bir anıyı gün yüzüne çıkarır. Başına gelecek olan kazayı sanki biliyormuş gibi ömrünün kısa olacağını hissetmiş olacak ki “ömür gelip geçiyor” başlıklı güftesini bakın nasıl yazmış.
Çubuk vurdum çimene,
Çimen çiçeğine,
Gel beraber gezelim,
Ayrı gezeceğine.
Ayşem kapılarında,
Ettim yarı geceyi,
Gel beraber gezelim,
Seneler tez geçeyi.
Günden güne insanlar,
Yavaş yavaş eriyor,
Günler geçip gidiyor,
Ömür törpüleniyor.
Omuzlar bükülürken,
Yüzlerde kırışıyor,
Gidiyor ömür elden,
Gençlik geri gelmiyor.
Ayşem sen de değiştin,
İstersen bak aynaya,
Değer mi bu dünyada,
Ölüp parçalanmaya.
Gel söyleyip gülelim,
Bu hayat buna değer,
Darılıp da ayrılmak,
Ufak işlermiş meğer.
Bu yaştan sonra artık,
Gün güne hiç uymuyor,
Eski duyduklarını,
Artık içim duymuyor.
Gözümde yoktur artık,
Ne apartman ne yalı,
Kalmadı yüreğimin,
Eski neşesi hali.
Celal hocam, “fani dünyada kalır yalan dünyanın malı” derken ne kadar da haklıymış. Ömür gelip geçiyor, an yaşadığımız anmış. Mekanın cennet olsun.
Not: Haftaya devamı var.