​Yüzyıllık hayal gerçek mi oluyor? Gerçi, davulla-zurnayla ilan edilmedi ama basından öğrendiğimiz kadarıyla; “Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti” adıyla yeni bir Türk devleti kuruldu. Kafkasya hâkimiyeti için Rusya ile savaşan İran yenilince, 19. asrın ilk çeyreğinde, önce 1813’te Gülistan Anlaşması ve 1828’de de Türkmençay Anlaşması’nı yaparak, Rusya’nın bölgeye hâkimiyetini onaylamış oldu. Bu durum Azerbaycan Türkleri için çok olumsuz bir sonuç meydana getirdi ve Azerbaycan toprakları ikiye bölündü. Aynı zamanda Türkiye’nin de Orta Asya ile olan kara bağlantısı kesilmiş oldu. Her ne kadar Kazım Karabekir’in gümrük anlaşmasındaki gayretleri ile Nahcivan ile Türkiye arasında 14 km’lik bir sınır hattı oluşturması sağlandıysa da, Zenguzer bölgesinin Ermenilerce yerleşim alanı olarak yoğun nüfus göçleri ile doldurulmasından dolayı Orta Asya’ya geçiş sağlanamadı. Rus lider Lenin zamanında da bölge stratejik görüldüğünden özel koruma altına alındı ve Ermeni göçleri ve güçleri ile takviye edildi. Uzun yıllar Türkiye ile Türk dünyası arasındaki karayolu bağlantısının kurulamaması büyük ekonomik, kültürel ve sosyal sıkıntılara sebep oldu. Aynı ağacın dalları olan Türk toplulukları, birbirinden habersiz, Rusların ve de İran’ın inisiyatifine ve insafına terk edildi.
​21 Eylül 2022 tarihli gazetelerin duyurduğuna göre, Türkiye ve Azerbaycan’ın desteği ile Göyçe Zenguzer Türk Devleti’nin kurulduğu haberleştirildi. Devletin ilk Cumhurbaşkanının Rızvan Talibo, Cumhurbaşkanı Yardımcısının ise Mehmet Ali Aslan olduğu bildirildi. Türk dünyası ile Türkiye’nin kara yolu ulaşımını engelleyen bölgede, yüzölçümü küçük ancak işlevi büyük bir devletin kurulması son derece sevindirici bir gelişmedir. Bunun gerçek olmasını bütün kalbimizle destekliyoruz. Bu konuda Türkiye ile Rusya’nın anlaşmış olması önemlidir. İran tarih boyunca Türkiye coğrafyasında kurulan Türk devletleri için baş ağrısı olduğundan, böyle bir devletin kuruluşu en çokta İran’ı rahatsız edebilecektir. Çünkü nüfusunun yarısı Türk olan, dünya da başka bir devlet bulunmamaktadır.

​Gerçi Karabağ Savaşı’nı sonlandıran anlaşmada, Zenguzer bölgesinin Azerbaycan’a devri kararlaştırılıp, kabul edilmiştir. Hatta o anlaşmadan sonra Nahcivan’dan Zenguzer bölgesine kadar bütün yollar tamamlanmış, demiryolu yapılmış, köyler güçlendirilmiştir. Zenguzer koridoru da devir işleminden sonra kısa sürede Azerbaycan’a bağlanacaktır.

​Böyle bir devletin kuruluşunun ancak, Türkiye ile Rusya’nın, stratejik hedefleri için anlaşmış olması ile mümkün olduğunu anlamak zor değildir. Böylece; Türkiye asırlar sonra Orta Asya, yani anayurduna açılacak, Rusya da, batı ve Amerika’nın yeni yaptırımlarına karşı Türkiye’nin stratejik ve demografik gücünden yararlanmış olacak. İlk bakışta bizim için önemli bir kazanım gibi görülen bu yeni gelişmenin ne tür gelişmelere sebep olacağını hep birlikte bekleyip göreceğiz elbette.

​Osmanlı padişahları moralsiz oldukları zaman “saray dalkavuklarını” çağırıp, onları dinleyerek moral toplarlarmış. Bir gün aslen Arnavut olan bir dalkavuk huzura çağrılıp padişahla konuşmaya başlamış. Adam gelir gelmez; “Hünkârım siz ne yaman bir insansınız, büyük silahşor ve de pehlivansınız. Sizin sırtınızı değil Osmanlı da, dünya da kimse yere getiremez. Hatta dünya bir tarafa, siz bir tarafasınız.” deyince, Padişah, anlat Arnavut beyi anlat, “Yalan da olsa hoşuma gidiyor.” diyerek dalkavukluk yapanları geri gönderirmiş. Bizde diyoruz ki, bu yeni kurulan devlet haberi henüz doğrulanmamış olsa da hayallerimiz açısından hoşumuza gidiyor, “Hayal mi gerçek mi.” bilinsin istedik.​

​​RİZİKOLU BİR HAMLE!

​İYİ Parti Genel İdare Kurulu 7 Ekim’den itibaren Olağan Kongre takvimini başlatacağını duyurdu. Kuruluşundan itibaren kamuoyunun sempatik ilgisinin üzerinde olduğu İYİ Parti’nin seçime kısa bir süre kala böyle bir hamle yapması, Türk toplumunun sosyolojik yapısına bakıldığında “riziko” sayılabilir. Çünkü Türk toplumu yenilikleri ve ani gelişmeleri hazmetmekte çok istekli bir toplum değildir. Yapılacak muhtemel vitrin yenilemeleri ne kadar isabetli ve doğru olursa olsun; alışkanlıklarını değiştirmekte zorlukları olan bir topluma bu yeniliklerin kabul ettirilmesi süreci için seçime kadar kalan süre yeterli olmayabilir. Bu durum İYİ Parti’de, yenilenmenin getireceği kazanımları tehlikeye atabilir. Ancak bu partinin belli bir ideolojinin değil de, etkin fikirlerin yarıştırıldığı ve hizmet odaklı projelerin itibar edildiği bir yapısının olması ortaya çıkabilecek tehlikeler için bir paratoner vazifesi yapabilir. Kuruluş yıllarında %20’lere kadar tırmanan oy oranı ile bütün dikkatleri üzerine çeken bu parti, kuruluş döneminin sancıları, geçmişi bilinen siyasetçilerin bu parti de siyaset yapmak istemeler, yenileşmenin getirdiği bazı rahatsızlıkları beraberinde getirmişti. Geçte olsa bunu anlayan Genel Başkan Meral Akşener’in duruma müdahale ederek, taşları yerine koyma gayreti kongre sürecini de beraberinde getirmişti. Bu doğru ve beklenen bir hamleydi. Öyle ya; sahada yeterince çalışmayan, yeni fikirler üretemeyen, sadece belli adreslerin adamı olma yaftası ile yaftalanan teşkilat yapıları ile Türkiye’nin tahrip olan devlet yapısını yeniden inşa etmek kolay olmazdı. Onun için toplumsal okumalardan hareket eden genel merkez doğru ancak, rizikolu bir hamle yaparak kongre kararı aldı. Kanaatimize göre gelinen bu tarihi karar noktasında en önemli gelişmenin, teşkilat yapılarının yenilenmesi beklentisi olduğu ortadadır. Ancak bunu yaparken, sadece yenileyelim diye hemen herkesi değiştirmek değil, toplumsal karşılığı olmayan ve adamın adamı görüntüsünde olan yönetici tiplerini ayıklamak gerekir. Yoksa görevini hakkıyla yapan teşkilat mensuplarının, sadece yenileşme mantığı ile görevlerinden alınmaları siyaset ilmine ve mantığına da aykırı bir uygulama olur!
Bakalım İYİ Parti’de, yenileşmenin getireceği sinerji ve enerji bahsettiğimiz rizikoların zararını ortadan kaldırabilecek gelişmeleri sağlayabilecek mi?
​Bekleyip göreceğiz.