Duyarlı bir gencimizin “Gençlik nere gidiyor?” sorusu ve oldukça sitemli yazılarını köşeme taşımıştım. Elbette genç kardeşimize bizlerin de sorularına yanıtımız ve yanlışlıklarının neler olduğunu söylememizi görev kabul ettik. Genç kardeşim elbette savlarınızda çok haklısınız. Bu ülkede üniversite sınavları birileri tarafından çalındı. Beyinleri bilgi dolu ve geleceğinde ülkesine hizmet aşkı olanların geleceğini kararttılar. Ülke siyasetini kişiler üzerine inşa ederek gençlerin önünü kapatıldı. Milli Eğitim programlarını değiştirerek öğrencilerimize bilgi akışını ortadan kaldırdılar.
Evet, kardeşim çok haklısın. Gençliğin barınma ve beslenme sorunlarını çözmek yerine yandaşların çocuklarını sıcacık yurtlarda bilgi yoksunu müfredatla okutarak toplumun yönetilmesini sağladılar. Her geçen gün gençleri işsiz ordusuna kayıt yaptırdılar. Üniversitelere gidebilen gençlerimiz sadece sıralarda oturarak gelecekte ne iş yapacaklarının düşüncesi içinde kavruldular. Bizlerin zamanında üniversitelerde forumlar düzenleniyordu. Herkes ülke sorunları olsun okulların sorunları olsun katılıp fikirlerini söylüyordu. Değerli hocalarımız bizleri seyretmekten kendilerini alamıyordu. Ancak, son yıllarda emperyalistlerin uzantıları bu ortamı yok ettiler.
Evet, kardeşim çok haklısın. İnanır mısın bilmem ben öğrenciliğimde Yılmaz Güney’in arkadaş filminden ve tiyatroda devrik Süleyman ile Metin-Zeki Alasya’nın yasaklarından başka tiyatroya gitmedim. Sanatı sanattan çıkaran dış akımların çağdaş dediği ve toplumdan uzak düşüncelere pirim vermedim. Siz gençler çirkin görüntülü yayınlara sanat, bunları icra edenlere sanatçı mı diyorsunuz? Yapılan eserlerin topluna ne vereceği tartışılan ülkede sömürünün öne çıkması elbette bizlerin af edilmez hatalarındandır.
Evet, kardeşim çok haklısın. Bizler bir ayakkabıya veya bir formaya futbol kulüplerine transfer olan zamanlardaki halkın coşkusu, yerini egemen güçlerin, mafyanın ve uluslararası devlerin araya girmesiyle dönen büyük rakamların acısıyla sizleri zorla güldürmeye çalıştık. Gençlerimizi sporun içine çekmek yerine yabancılara değer vererek İstiklal marşımızı onlara dinlettik. Kızılderili reisinin yapmak istediklerini ve düşüncesi kadar çevremizi sizlere emanet etmek için bir çabamız yokken, yaşam alanlarınızı ve soluduğumuz havayı da kirlettik.
Evet, kardeşim çok haklısın. Tabii tüm bu olumsuzluklar yaşanırken bizim gibi düşünen velilerimiz hiç mi çalışmadı? Onların verdiği mücadeleyi göz artı yapamazsınız. Velilerimizi suçlarlarken, hapishanelerde çürütürlerken ve bazılarının hayata gözlerini yumarlarken sizler neden sorgulayan olmadınız? Bizler zamanında yaşam savaşı verirken yurt dışına sağlık için gönderilmeyen abilerimizin acısını yaşıyor olmadınız ki bunları söylüyorsunuz.
Evet, kardeşim çok haklısınız. Amma, Ulu Önde Atatürk’ün “Ey Türk Gençliği” diye başlayan söylemini aklınızdan çıkarmayınız. Ey Türk Gençliği birinci vazifen Türk İstiklalini ve Cumhuriyetini korumak olmalıdır. Elbette egemen güçler bizlere izin vermeyecektir. Ama küsmek, yılmak ve şikayet etmek bize yakışmaz. Şahsen yazılarınızda bizler gibi düşünenlere söylüyorsanız, ben alınmadım. Zira bu konularda çok çalıştım ve çalışmaya devam ediyorum. Yılmadan ve bıkmadan! Ama sizler çok ve çok haklısınız!