Genç futbolcu adayları için şanslı ve şanssız dönemler vardır Trabzonspor’da.
Öyle zamanlar olmuştur ki, Messi’nin, Rodaldo’nun 15 yaşındaki hali de olsan hikaye..
Bunda yönetimlerin şöhretli transfer hastalığının yanında, takımın kadrosunun da rolü olmuştur.
Kendi mevkiinde bilmem kaç milyon Euro’luk oyuncu varsa, istersen allame-i cihan ol.
Hiçbir şansınız olmaz.
Ya da Ali Kemal’in sağ açık, Şenol Güneş’in de kalede olduğu dönemlerle aynı mevkide oynayan gençler gibi..
Nitekim çok yetenekli kaç nesil kaybolup gitti bu yüzden..
***
Ancak bazı dönemler de gençler için bulunmaz bir fırsattır.
Tıpkı şimdi olduğu gibi..
Hem sorumluların mantığı, hem de takımın yapısı bu Trabzonspor’da gençler için pek çok bulunmaz fırsat yaratacaktır.
Yapmaları gereken sadece çalışmak, çalışmak yine çalışmaktır..
Ve de fırsat geldiğinde de bunu iyi değerlendirmek.
***
Genç ve A takımlarda uzun yıllar antrenör olarak görev yapmış.
Sonraları yazmış, konuşmuş ve ömrünün en büyük önceliği futbol olmuş birisi olarak tespitim şudur ki; bu gençler için en büyük tehlike, başta baba, anne, abi, amca, dayı, arkadaş olmak üzere yakın çevredir..
Çünkü bu çevre için o genç direk oynaması gereken, çok büyük bir futbolcudur..
Ve de oynamıyorsa ya adamı yoktur, ya da hocalar hakkını yiyordur!
Eğer yakın çevre bu anlayıştaysa, o genç daha doğmadan ölmüştür.. Çünkü o hep haklıdır, başka kim varsa haksız!
***
Bu yüzden eğer çocuklarından bir şeyler bekliyorsalar, bu çevre çok dikkatli olmalıdır.
En başta yapılması gereken de, O’na asla hak vermemektir.
Çünkü bir süre sonra mecburen, “Ben onu yaptım, bunu yaptım ama falancayı oynattılar” şeklinde yakınmalar mutlaka başlayacaktır.
Eğer bu durumda kendisine hak verilirse, O’da bu tavrını sürdürmekten hiç vazgeçmez..
Çünkü artık yanlışlarını meziyet olarak görüp bunlara devam eder..
Ve de ne yazık ki sonuçta, grup dışında kalması kaçınılmaz olur.
***
Çünkü sadece yetenekli olmak demek, kimseye düzen bozma hakkını vermez..
Kaldı ki Trabzonspor gibi takımlar kimsenin de nazını çekmez..
Beklemesini, sıranın sana gelmesini, geldiği zaman da değerlendirmesini bilmezseniz..
Bu gerçekleşene kadar da yapmanız gereken tek şeyin sadece çalışmak olduğunu unutursanız..
Yarın her şey için çok geç olacaktır.
Olacaktır ama, giden de geri gelmeyecektir..
***
Hafızasını az yoklayanlar bu kategoriye giren pek çok ismi anında sayabilir..
Daha öncesinde de Hayrettin, Ali Şen gibi çok var da, Barış Memiş 17 yaşında A takıma alındığında, “Barış bu yazıyı kes ve iyi sakla” başlıklı bir yazı yazmıştım..
Bu ana kadar yaptıklarıyla aldığı yüksek puanla Trabzonspor üniversitesine girdiğini, ancak işinin asıl yeni başladığını, çünkü Trabzonspor’a kaydolmanın yeterli olmayıp diploma alması için de 4-5 sene çok iyi çalışması gerektiğini, yoksa bugün kaydının yapıldığı gibi yarın silinebileceğini, bunun da çok yazık olacağını filan ayrıntılı olarak yazmıştım.
Maalesef o ikinci yolu tercih etti ve 17 yaşında Trabzonspor’da direkt oynamaya başlayan özel yetenekli bu genç, sıradan ve problemli bir futbolcu yargısıyla kaybolup gitti.
Çok da yazık oldu.
***
Trabzonspor’un kadrosuyla Slovenya’ya götürülen ve de burada kalan gençler ve aileleri şunu hiç akıllarından çıkarmasın..
Basın tarafından çok iyi olduğu, oynaması gerektiği belirtilip, oynatmadıkları için hocaların suçlandığı Yusuf Yazıcı, ‘Pişsin’ diye Samsunspor’a kiralanmak üzereyken her nasılsa kupada ve ligde bulduğu birkaç maçtaki şansını iyi değerlendiremeseydi; Ya da Abdülkadir Ömür ilk yarıda 1-0 mağlup durumdaki Trabzonspor’da ikinci yarıda oyuna girip G.Birliği galibiyetinde rol oynayacak bir futbol sergileyip bunu daha sonra da sürdürmesiydi, “Bu muydu Yusuf Yazıcı, habu Abdülkadir mi Messi la“ salvolarıyla bugün nerede olurdular?
İkinci ligde mi, üçüncü ligde mi?
Oysa şimdi neredeler?
Değil Trabzonspor’un, Türk futbolunun zirvesinde..
Demek ki neymiş.
Akıllı olmakta yarar var.