Doğunun en büyük düşünürü…Hiç doğmadı, hiç ölmedi.
Sadece dünya denen bu gezegeni, 1931-1990 yılları arasında ziyaret etti. Mezar taşında sadece bu cümle yazıyor. 59 yıllık bir misafirimizdi, tanıma fırsatı bulamadı birçoğumuz. Tanıyanlar çok sevdi, ama bir hayranlık değildi bu, saf sevgiydi, özlemdi, yenilikti, mutluluktu. Sevenlerinin bazıları yanlış anladı OSHO’yu, din kurdular adına. Tarikatlar açıp kurallar belirlediler…
Oysa en büyük öğretisi hiçbir kurala bağlı kalmamaktı. Hayatı hepimizden farklı yaşadı, emin olduklarımızı yıktı. Sayesinde farkında olmadan yaşayabileceğimiz tüm tatlı mahkûmiyetlerimizi elimizden aldı!.. Kimileri ona mistik provokatör diyordu, kimileri basitçe felsefeci; Üniversitede profesörlük de yaptı, sokaklarda serseri hayatı da yaşadı. Ve hepsini sadece kendi istediği için yaptı. Kimse onu bir şey yapması için zorlayamazdı,
Cesaret “korkusuzluk değildir” ona göre, korkuya rağmen adım atabilmektir…
Arkasında hiçbir şey bırakmadan gitti. Ne bir kitap, ne bir günlük… onu günümüze taşıyan tek şey: Konuşma kayıtları ve mektuplara verdiği yanıtlardı. Sevenleri bu kaynakları topladı, konularına göre düzenledi ve Osho kitapları oluşturdu.
Bilgi, hiç kimse ve kurum tarafından sahiplenemeyecek denli evrenseldir… Ve bilgiler arasından da yalnızca GERÇEK BİLGİ nin paylaşılması bir büyük görevdir…
“…Mutluluk senin bulunduğun yerdedir; sen neredeysen mutluluk oradadır. O seni çevreler, o tıpkı hava gibidir, tıpkı gökyüzü gibidir. mutluluk aranmamalıdır, o evrenin yapıldığı şeyin ta kendisidir…
Ben sana ahlak dersi vermiyorum, bu doğru, bu yanlış, bu ahlaklı, bu ahlaklı değil demiyorum. Bunların hepsi çocukçadır… Ben sana çok basit bir kriter veriyorum: FARKINDALIK... 
Eğer farkındalık bir şey yaparsan doğru olmak zorundadır çünkü farkındalıkla hiçbir şeyi yanlış yapamazsın. 
Ve farkındalık olmadan da herkes tarafından takdir edilen kimi şeyleri çok iyi yapabilirsin. Ama ben hala ona yanlış diyorum. Çünkü farkında değilsin. Ve yanlış sebeplerden dolayı yapmış olmalısın, FARKINDALIK olmadan onların sadece gösteriş, ikiyüzlülük olduğunu biliyorum. Onlar seni yapmacık hale getirir. Seni özgürleştirmezler, özgürleştiremezler, tam tersine seni hapsederler…
Sen sevgi adına yazıyor olabilirsin; sadece eski bir alışkanlıktır. Ne dediğinin farkında değilsindir. Tam olarak ne demek istiyorsun? Çünkü AŞK kelimesini telaffuz etmek müthiş önem ve kutsal değer taşır. Peki sen nasıl kullanıyor ve yazıyorsun acaba?
Çocuklar daha bilinçlidir, öyle olmaları gerek, çünkü hiçbir şeyi bilmiyorlar. Yazı yazmaya başladığın zamanları hatırlıyor musun? Her kelimeyle uğraşıyordun ve çok dikkatli yazman gerekiyordu… Yazı yazan çocuğa bak. Tüm bedeni ve beyni ile kendini işine verir. Bir çift göze dönüşür. Üstelik hiç önemli olmayabilir; yazdığı belki tek bir kelimedir. 
Arabamı SEVİYORUM, Evimi SEVİYORUM… diyen insanlar tanıyorum. Veya dondurmayı çok SEVEN bu insanlar kutsal bir kelimeyi kirletiyorlar. Bir kadına SENİ SEVİYORUM dediklerinde bu fazla anlam taşımıyor. Aynı şeyi dondurma için de söylüyorlar!. Kalplerini, FARKINDALIKLARINI işin içine katmıyorlar.  
Çocuklar daha fazla farkındalar. Bir çocuğu- izle enerji dolu, taptaze, açık, uyanık… Ama biz ona başka bir şey öğretiyoruz. Toplum FARKINDALIĞI istemiyor, farkındalık bu sözde toplum için SAKINCALI, çünkü toplum hasta ve bu toplum bilinçsizlikten çıkar sağlıyor…
İnsanlar farkında olursa o zaman otomotiv endüstrisi ne olacak?,  Otomobil galericileri ne yapacak?  İnsanları daha fazla tüketime  yönlendirip sömüren sektörler ne olacak?.. Peki ya politikacılar... Din tacirleri ne olacak? Hepsi varlıklarını senin bilinçsizliğine borçlular. Bilinçsiz olduğun için seni sömürüyorlar… OSHO”