FADİŞ’İN ANNESİ GÜLTEN DAYIOĞLU

Çocuk ve Gençlik Edebiyatı alanında “Üç Kuşağın Yazarı” olarak tanıdığımız, tam 92 eseri ile yürüyen kütüphane Gülten Dayıoğlu’na merhaba diyelim.

Gülten Dayıoğlu’nun kendi çocukluğundan içimize yansıttığı eserleri bu dünyanın çocuklarına mirastır.
Kendi deyimiyle ‘çocukluğum benim pandemimdir’ cümlesinden yola çıkarak çocukluğunun zor koşullarda başladığını anlıyoruz.
Anadolu’nun sıcakkanlı insanlarının gülümseyen yüzünü hayallerine yansıtarak yaşamımıza düşleriyle girmesi, bu coğrafyanın çocuklarının kaderini değiştirdi. Çünkü Cemal Süreyya’nın dediği gibi masal dinlememiş çocuklar, büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizerler.
Hiç şüphesiz ki masallar ve düşler dünyasına Gülten Dayıoğlu ile daha bir güzel merhaba dedik.
Öğretmenlik yaptığı dönemlerde karşısına çıkan engelleri birer birer aşarak ‘çocuk her şeyi okur’ tabusunu devirmeyi başardı.
Sonrada gökyüzümüze bir kement atarak ilk eseri olan ‘Fadiş’ isimli çocuk romanını çıkardı.
Kedileri çok seviyor. Nedendir bilmiyorum ama bu dünyada kedileri çok seven insanlar etrafına hep ışık saçan, artı duruşlu, üretken oluyorlar.
Bir nefes bir kafes çocukluğunda veremin kollarından son anda kurtulduğunu ve bu yüzden annesinin onu hastalıklardan korumak için kitaplardan uzak tutmaya çalıştığından bahsediyor bir söyleşisinde, o da buna karşılık masa altlarına gizlenerek okurmuş ikinci el bulduğu kitapları.
Ne gariptir ki şapka ustası bir babanın kızı Gülten Dayıoğlu’na bütün dünya şapka çıkarıp alkışlıyor.
Peki yazarlık hayatı nasıl başladı? Nasıl ilerledi? Nasıl devam ediyor?
İlkokul öğretmeni ona sen çok iyi bir yazar olacaksın dediğinde anlamsız bir gülümsemeyle okuldan çıkıp sokak sokak gezinerek insanlara yazar nasıl olunur diye sormuş.
Hayat serüveni annesiyle onu Anadolu’dan İstanbul’a getirdiğinde afallamıştı. Ama ortaokulda karşısına ‘Çalıkuşu’ romanının yazarı olan Reşat Nuri Güntekin’i milli eğitim müfettişi olarak çıkardı. Durumunun farkına varan Reşat Nuri eğitim hayatı boyunca o küçük kız çocuğunun hep yardımına koşan kişi olacaktı.
Bugün hala güler yüzüyle bizlere umut veren konuşmaları ve kitaplarıyla içimizi ısıtmaya devam ediyor. Onu bu kadar okunur kılan nedir diye soracak olursanız. O yazılarında çocuğun seviyesine eğilmek yerine onları ayağa kaldırıp gözlerinin içine baktı. Çocukların hayallerinin peşinden koşarak onların dünyalarına girdi.
İnsan bir mücadelenin eseridir. Kadın ise o mücadelenin tam kendisidir. Hani kendi çocukluğunu bir pandemiye benzeten Gülten Dayıoğlu, bugün bütün dünyada çocukların ve gençlerin hayatlarındaki pandemiye kitaplarıyla bağışıklık kazandırmaya çalışıyor.
Var olun Fadiş’in annesi.