Evi Camdan Olan Başkasına Taş Atma(z)sın!

 Suriye Arap Cumhuriyeti’nin son 61 yıllık BAAS Yönetimi yıkıldı. Arap ulusçuluğunun kendine özgü sosyalist yapılanmasının kısmen de olsa bağımsızlıkçı ve “Üçüncü Dünyacı” son temsilcilerinden biriydi Esat/BAAS iktidarı. ABD ve Batı dünyasının öteden beri yıkıp parçalayarak kendine uygun küçük ve işbirlikçi devletçiklerinin oluşmasını istediği yirmiden fazla bölge ülkesini de kapsayan büyük Emperyal bir strateji… Ayrıca 2. İsrail denilebilecek Kürdistan projesinin de önemli bir ayağı Suriye toprakları.

          Görünürde HTŞ diye adlandırılan bir terör örgütünün önderliğinde bu sağlandı. Bu örgütün cihatçı El Kaide’nin bir kolu olan El Nusra’nın Suriye örgütlenmesi olduğu bilinmekte. Buna karşın uluslararası ölçekte yasadışılığı ve terör yapılanması tescilli bir örgütü kimlerin besleyip/donatıp desteklediği asıl tartışılması gerekirken yakın tarihte yaşananlar da unutularak “Yeni Suriye” senaryolarıyla Türkiye ve bölge ülkeleri oyalanmakta, kamuoyu hızla yanıltılmaya çalışılmakta. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesinin belirlediği komşu ve bölge ülkeleriyle karşılıklı çıkara dayalı iş birliği ve dostluk politikasının özellikle bu hükümetle birlikte terk edilmesi tarihsel bir dönümdür. Emperyalistler çıkarları için yıkmayı-parçalamayı öngördüğü ülkelerin önderlerini karalarken insancıl ve demokratik tüm değerleri kullanarak/sömürerek yollarını açmaya çalışırlar. “İnsan kasabı”-“diktatör”-“kitle katliamı”-“soykırımcı”… gibi yakıştırmalar ilgili ülke ve dünya halklarına adeta boca edilir.

          Tıpkı Irak’ın işgal ve sonrası bölünmesinde olduğu gibi Suriye’nin de bölünüp parçalanması bizim için de büyük tehlike. Suriye, Sünniler, Nusayriler, Dürziler ve Kürtler olarak bölünmeliydi! ABD/NATO ve İsrail’in öteden beri amaçladığı… Kuzey Koridoru ve ikinci İsrail’in/Kürdistan’ın oluşturulması… BAAS önderliğinin laik yapısı ülkenin etnisitesini ve mezhepsel yapısını bir arada tutmaktaydı. Esat’ın ülkesini savunması “küstahlık” değil, olsa olsa “düğün/bayram” sevinci, küstahlık sayılmalı! 13 yıldır Esat’ı yıkma çabasına iç savaş denemez! Esat bir diktatördü, BAAS partisi iktidarına kan ve zulümden beslenen bir yönetim” denemez! Ülkesinin bütünlüğünü koruma çabası denir ki Türkiye’nin kırk yılı aşan PKK terörüyle mücadelesinden hiç de farklı yorumlanamaz! Hani evi camdan olan komşusuna taş atmazdı/atmamalıydı ya!

         Parçalanmış, bölünmüş ve uzun çatışmalara gebe Suriye topraklarından sonra gözler İran’a ve özellikle Türkiye’ye çevrilecektir. PKK/PYD/Pejak gibi örgütlenmeler ve “yasal” temsilcileri dört ülkenin sınırları içerisinde bir Kürdistan hesabı… Bunun ABD güdümünde ikinci bir İsrail demek olduğu açıktır…

         ABD ve İsrail’in, İran düşmanlığını da körüklemesi, Rusya’nın da bölgede çıkarlarının abartılarak “büyük tehlike” diye pompalanması, yerli ve bölgesel gerici unsurları cesaretlendirdi. Her türlü silah ve donatılarla da desteklenen bu bölücü/cihatçı terör yapılanmaları ABD ve İsrail’in direk ya da dolaylı saldırılarından fırsat bularak palazlandı. Kuzeyden güneye Şam’a dek HTŞ’nin yaklaşık on günde egemen olması, İsrail’in de güneyden, daha önce işgal ettiği toprakları genişleterek Golan tepelerini aşıp Şam’a yirmi kilometre yaklaşması Emperyalist planın uygulanmasından başka bir şey değildir!

         “Suriye süper güçlerin oyunuyla bölündü” savı ABD/NATO/İsrail’i aklayan ya da suçlarını hafifseten/azaltan siyasi bir ciddiyetsizlik ve ikiyüzlülüktür. Yine “ABD sıcak çatışmanın içinde değil”, sözü kocaman bir yalan ve aldatmacadır. Bizim kimi aklı evvellerimiz açıktan ABD’cilik yapmayı bu gibi sözlerle örtmeye çalışmakta. Hala dost ve müttefik ABD/NATO sözleriyle kendilerini avutmakta ya da BATI/Emperyal ölçütleriyle/referanslarıyla iktidar umutlarını sıcak tutmaya özen göstermekteler.

          Bütünüyle Suriye ve Türkiye dahil, Ortadoğu/Kuzey Afrika ve Asya’nın bölünme, parçalanma stratejisi ABD’nin projesidir. Unutulmasın, karşısında yer alan güçler bunu durdurmak ve kendi ülkelerini de korumak amacıyla bölgeye müdahil olmuşlardır. Rusya-İran ve uzaktan da olsa Çin’in ilgisi bu stratejinin doğal savunması ve karşılığı sayılmalı. Dahası, ABD/NATO/İsrail ile Rusya/İran/Çin’i iki paylaşımcı güç gibi sunmak Emperyalizm olgusunu ve ülkemizin de içinde bulunduğu talan coğrafyasının asıl düşmanını görmemekten kaynaklı büyük bir körlüktür.     

        “İran ve Rusya kaybetti” diye sevinenleri şimdilik bir yana bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de sevinç gösterileriyle coşan Suriye’den gelenler de bir ölçüde anlaşılabilir.

         Ancak ülkeyi yönetenlerin ve onların güdümünde sürüklenen kitlelerin, hele din ve mezhep yapılanması ekseninde bir araya getirilerek “bayram havası” yaratılması tam bir akıl tutulması değil mi?

        Komşu ülkenin parçalanması, tarumar edilmesi, göz göre göre bir tarihin ve bir toplumun, uluslaşma sürecindeki bir halkın boğazlanması nasıl olumlanır, alkışlanır?

       Yakın geçmişte Afganistan, Irak ve Libya’ da yaşanan kırımların, çatışmaların, bölünmelerin, talanın hamileri ve öncüleri nasıl görünmez?

       Sıranın İran’a geldiğine sevinen ahmak güruha ne demeli?

       Ve daha sonra Türkiye’nin hedefte olduğunu göremeyen öngörüsüz/ufuksuz/çapsız ya da işbirlikçi siyasiler size ne demeli! Kiminiz “mezhepçi kazanımları” önceleyerek suç ve “günah” işliyorsunuz! Kiminiz yeni fetihçi anlayışlara olur vererek suça ortak oluyorsunuz! Kiminiz ekonomik çıkarlarınızdan ötürü susuyor, yine suç işliyorsunuz! Kimiz de iktidar olmanın yeni koşullarına nasıl yol açar diye ABD/NATO’cu ince hesaplar yaparak yine suç işliyorsunuz!

       Tarihsel ve mazlum komşularımızın matemine sevinenler, ABD/İsrail çanağına hizmet edenler, “ganimet” arayışında olanlar, “fetihçiler”, “parsa toplama düşkünleri”, tarih sizi yargılayacak ve mahkûm edecektir!

                                                                                    -Yarınlar Güzel Olacak-