Sofistler, antik Yunanistan'da MÖ 5. ve 4. yüzyıllarda yaşayan ve çalışan bir grup gezici filozof ve öğretmendi. Tartışma konusundaki becerileri ve bir konunun herhangi bir tarafını ücret karşılığında üstlenmeye istekli olmaları ile tanınıyorlardı, bu da onlara görecelilik ve ahlaki öznellik konusunda bir itibar kazandırdı. Sofistler, özellikle retorik alanında, önemli figürlerdi.
Retorik, en basit tanımıyla, dili etkili ve ikna edici bir şekilde kullanma sanatıdır. Sofistler, ikna edici konuşma ve yazma sanatını inceleyen ve öğreten ilk kişiler arasındaydı ve retoriğin sadece iyi konuşma meselesi olmadığına, aynı zamanda herhangi bir pozisyon için etkili bir şekilde nasıl tartışılacağını bilme meselesi olduğuna inanıyorlardı.
Sofistlerin retoriğin gelişimine katkısı önemliydi. Etkili iletişimin anahtarının izleyiciyi anlamak ve mesajı onların ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak şekilde uyarlamak olduğuna inanıyorlardı. Bu, konuşmacının veya yazarın dinleyicilerin geçmişini, değerlerini ve inançlarını anlamasını ve onlarda yankı uyandıracak bir dil kullanmasını gerektiriyordu.
Retorik üç temel unsur içerir: ethos, pathos ve logos. Ethos, konuşmacının güvenilirliğini ifade ederken, pathos, argümanın duygusal çekiciliğini ifade eder. Logos, argümanın mantıksal yapısını ve akıl yürütmesini ifade eder. Etkili bir iletişimci olmak için, bir izleyiciyi ikna etmek için üç unsurun nasıl kullanılacağını anlamak gerekir. Sofistler bu unsurların kullanımında uzmandılar ve retorik sanatının temelleri olarak bunların kurulmasına yardımcı oldular.
En ünlü Sofistlerden biri, "İnsan her şeyin ölçüsüdür" ifadesiyle anılan Protagoras'tır. Bu ifade genellikle mutlak gerçeğin reddi ve öznelliğin kucaklanması olarak yorumlanır. Bir başka ünlü sofist Thrasymachus, ahlakın göreceli olduğu ve güçlü ve güçlü olanın her zaman avantaja sahip olduğu iddiasıyla tanınıyordu.
Farkında olalım ya da olmayalım, hepimiz retoriğin ilkelerini her gün kullanıyoruz ya da izleyici olarak retoriklerin etki alanına giriyoruz. Sofistlerin öğretisi retoriği kullanan retorikler bir tarihçi, bir milliyetçi, bir dindar, bir akademisyen, bir siyasetçi olarak iletişim kaynaklarımızdan bizlere ulaşabiliyorlar. Mutlak gerçeği ret ediyor, güçlü olanın avantajlarından yararlanıyor. Milattan önce de böyleydi, milattan sonra da!

MARAŞ CADDESİ VE REŞADİYE KAVŞAĞI

Eski Belediye Başkanlarımızdan Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu bir karar alarak Reşadiye Kavşağı’nın Trabzonluya büyük katkısı olacağına karar vermişti. Konu ile ilgili sivil toplum örgütleri itiraz etse de, “Olmaz, ben yapacağım!” diyen Gümrükçüoğlu, tarihi surların önüne bir taş yığınını yaptırdı. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan beyin tensipleriyle 3. dönem için aday gösterilmedi.
Yerine Van ilimizde Valilik görevinde bulunan Çaykaralı Murat Zorluoğlu Bey atandı. Seçime girerek Büyükşehir Belediyemizin koltuğuna oturdu. Yıllardır konusu geçen Maraş Caddesi için dedi ki, “Ben bu caddeyi kapatacağım!” Trabzonlular sevinçle ve alkışla karşıladı bu kararı. İlk başlarda ortak akıl ile yöneteceğiz bu süreci dense de çevre esnafı ciddi zarar gördü. Bir ara tanıtım slaytları yayınlandı, Trabzonlu, “Vay anasını, ne güzel.” dedi. Sivil toplum örgütleri ise, “Güzel de! Böyle olmaz, bu şekilde yapılmaz, yapılırsa zarar görür.” dediyse de, Zorluoğlu, “Bir şey olmaz, ben yapacağım.” deyiverdi.
Havai fişekleri patladı, şarkılar söylendi!
Reşadiye Kavşağı’ndan parmakla sayacağımız kadar araba geçerken, Maraş Caddesi her ay yamanıyor! Bu arada Reşadiye Kavşağı’nın da yıkılması gündem de.
Yap para, yık para! Yap para, sök para! Acaba neden?