ENGELLİLER HAFTASI ÜZERİNE



Engelli genç, ellerine de ayakkabı takarak ellerinin üzerinde yanımıza geldi. Uzman arkadaşımız o genci arabaya oturttu ve kullanma biçimini öğretti. Biz arkadaşlarla söyleşirken yürümek için kollarını kullandığından, güçlü kollarıyla arabasını kullandı ve uzaklaştı. Sanıyorum yüz metre gitti ve döndü yanımıza geldi. Gencimizin gözleri gülüyordu. Son derece mutlu olduğu bakışlarından belli oluyordu. Bana yaklaştı ve:”Sayın başkanım, siz Cennete sorgusuz sualsiz gideceksiniz.” dedi. Ben ve diğer arkadaşlar çok duygulanmıştık. Gözyaşlarımızı birbirimizden gizlemenin çabasındaydık. Öyle ya sağlıklı ve ekonomik durumu iyi olan birisine babası son model bir araba alsaydı o genç kadar mutlu olamaz ve sevinmezdi.
2009 yılında üniversitede okuyan bir öğrencimiz, bize başvuruda bulundu. O gencin de iki kulağının birisi yüzde yüz diğeri yüzde altmışı duymuyordu. Önce o genci, Rotaryen doktor arkadaşlara Farabi Hastanesi’nde enine boyuna kontrolden geçirttirdik. Sonra bizim gözetimimizde işitme cihazı aldık. Takıldığı gün arkadaşıyla sinemaya gitmiş ve arkadaşına: “Ben duyuyorum arkadaşım.” demiş ve boynuna sarılmış. Bu gencimiz, benimle görüşmek istedi. Buluştuk teşekkür etti, gözlerindeki mutluluğu sözcüklere döktü, dersi dinleyebildiğini ve anladığını ifade etti. O gencimizi o günden sonra görmedim; ancak son sınıfta okuduğunu öğrendim. Hayatımda bende duygu izi  bırakan bu iki olayı ömrümce hiç unutmayacağım.
Elbette ki kimse engelli olmak istemez; ama istem dışı oluşan bir eksiklik...

Kimisi doğuştan, kimisi bir hastalık , kimisi de bir kaza sonucu engelli olmuştur. Kim yarın veya gelecekte  engelli olmayacağını  garanti edebilir ki? Öyle ise bu insanlarımızın da bizim gibi bir insan olduğunu düşünelim ve kendimize duyduğumuz saygıyı sevgiyi onlardan da esirgemeyelim.

Acımak!.. Hiçbir engelli kendisine acınmasını istemiyor. O insanlar, yardım da istemiyorlar. Onlar, kendi güçleriyle olanakları ölçüsünde çalışmak üretmek ve kendi yaşamlarını insanca sürdürmek istiyorlar. Onlar kendilerinin eksiklerini tamamlayıcı araç ve gereç istiyorlar. Onlar da toplumda sosyal varlık olarak varlıklarını becerilerini sergilemek istiyorlar.
Geçen gün engellilerin, basketbol maçlarını izledim. Bir eğitimci olarak gerçekten çok etkilendim. El sanatları, müzik, spor gibi dallarda bu insanlara harcanacak her kuruş Allah katında o insanın sevap hanesine yazılacağına inanıyorum. “Kula hizmet, dine hizmettir,” yaklaşımından yola çıkarsak Engellilerimize yapılan her çalışma bir ibadettir.

Çok şükür ülkemizde çocuk felcini yok ederek insanların felç nedeniyle sakat kalmalarını önledik. Bazı bağnaz kuruluşlar her ne kadar aleyhte yaklaşımlarda bulundularsa da toplumumuz onlara inanmadı. Üzülerek belirteyim ki son günlerde Suriye’den ülkemize gelen göçmenler Güneydoğu Bölgemize çocuk felci mikrobu taşıdıklarını öğrendik. Ancak hemen önlem alınarak bir milyon çocuğun aşılanması için hazırlıklar tamamlandı bile.

Devlet, sivil toplum kuruluşları ve halkımız engellilere karşı daha duyarlı olursa sanıyorum var olan sorunlar kendiliğinden yok olur.
Bilmem yanılıyor muyum?