Biz Türkler vatan için savaşan toplum olduk ve olmaya da devam ediyoruz. Gerek vatanımız için savaşıyoruz gerek de adaletimiz, mazlumlar için savaşıyoruz.
Dünyada mazlumların kılıcı, garibanların babası, yetimlerin, çaresizlerin savunucusu olduk, olmaya da devam edeceğiz. Ancak doğru çizgimizi kaybetmediğimiz sürece...
Burada diyeceksiniz ki emlak ile ne alakası var. Tam burada acaba biz doğru çizgimizi kaybettik mi?
Türk milleti olarak dünyada emlak edinmeyi seven, birinci evi aldıktan sonra ikincisini nasıl alırım hesabını yapan milletiz.
Alıyoruz almasına da aldıklarımızı nasıl alıyoruz ve de nasıl koruyoruz. Ayrıca bunların yani emlakların zekat ve vergilerini tam anlamıyla ödemeye yanaşıyor muyuz?
Bir emlak düşünelim. Bir daire mesela. Dairenin gerçekte fiyatı 500 bin TL. Acaba hangimiz gerçekte görünen değer üzerinden satışımızı veya alışımızı yapıyoruz?
Çünkü burada 500 bine alırken veya satarken verilecek vergiden kaçınmak için bedeli daha düşük göstermekteyiz.
Ayrıca alınan bu daireyi 5 yıl içinde sattık mı alınacak gelir vergisinden de cebimizden fazla para çıkmasını istemiyoruz. Nasıl mı?
Alınan daire 200 bin TL gösterilerek alındı diyelim. 3 yıl sonra 300 bine satıldı. Burada oluşan 100 bin TL fark için devlete vergi vermek durumundayız.
Bu fark ne kadar küçük olursa ki bunun için çabalıyoruz; gelir vergisi daha az olur ve cebimizden daha az para çıkar.
Gelelim diğer aşamaya... Evi aldık kiraya verdik. Kaç TL ile kiraya veriyoruz. Tabi ki piyasaya göre hareket ediyoruz. Doğru olan piyasa şartlarına göre hareket etmek.
Ancak burada değinmemiz gereken konu acaba bir daireyi 2 bin lira kiraya veren mülk sahibi bunu devlet kurumlarına bu şekilde bildiriyor mu?
Ne yapıyoruz, 2 bin liralık kiralık daireyi 500 TL olarak bildiriyoruz. Neden? Fazla vergi vermemek için.
Şimdi aynaya bakıp sormamız gereken sorular yok mu? Mesela vergi kaçırmak hak mı? Günah değil mi?
Kaçırdığımız vergiler Müslüman olan biz Türk milletinin hangi kitabında yer alıyor? Farklı bakış açısından bakarsak acaba bizi bu yanlış yollara iten nedir? Dedik ya doğru çizgimizi mi kaybettik.
İşte burada vicdanlarımıza ve gerekli yerlere sesleniyorum; yapmayalım, geleceğimizi, gelecek nesillerin de hakkını yemeyelim.
Gerekli karar alıcıların da bu milleti bu hak yemekten kurtarıcı kararlar alması gerekir. Üzerlerine düşen görevi layıkıyla yani doğru çizgiyi sapmadan yerine getirmelidir.