EĞİTİMİN AYAK İZLERİ SİLİNDİ!
Bu süreç devam etseydi, günümüzde hiçbirimizin enflasyon sözcüğünün anlamını bilmemiz mümkün değildi. O yıllara kadar dünya üzerinde üretime dayalı eğitim sistemini benimseyen bir başka ülke yoktu.
Cumhuriyet’imizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizin durumunu o kadar güzel analiz etmiş ki, milletin kısa bir süreçte kalkınmasının başka bir yolu olmadığını görmüştü..
O nedenle Köy Enstitüleri tüm millete yol gösteren bir lüks ışığı gibiydi.
Herkes o ışıktan yararlanmalıydı.
Özellikle; milletin hakiki sahibi ve efendisi olan köylünün bu ışık içinde yoğrulması, Anadolu bozkırının batıl inançlardan arınması gerekliydi.
Teknik, ilim ve fenin yol gösterici olması böylece mümkün olabilirdi. İlk aşamada ülke genelinde 21 tane Köy Enstitüsü’nün açılması yeterli görüldü.
Devlet tarafından toplanan zeki ve çalışkan köy çocukları altı yıllık eğitimden sonra çağdaş bir gençlik olarak ortaya çıktılar.
Her halleriyle çevreye örnek olan bu gençler, kısa zamanda ülkenin kaderini değiştirdiler. Bu değişiklik bazı insanların çıkarlarına set çekmeye başladı.
İşin içine çirkin siyasette girince 27 Ocak 1954'te devrin iktidarı tarafından Köy Enstitüleri kapatıldı.
Bugünkü ekonomik sıkıntıların temelinde işte bu zihniyet yatmaktadır.
Beşikdüzü Köy Enstitüsü ülkede kurulan okullardan birisiydi.
Çevreye değil, Türk Milli Eğitimi’ne damgasını vuran bir okuldu.
Bu okulun son ana binası da bir hafta önce yıkıldı.
Anılarımla birlikte yıkılan o binadan 37 tane profesörün yetiştiğini söylemek istiyorum.
Evet 37 profesör beyler!
Gerekli miydi?..
Yıkım izni var mıydı?..
Vardı.
Vardı ama, anılarımızın, hayallerimizin hiç mi değeri yoktu?
Cevabını siz verin!