Eğlenmek, dinlenmek amacıyla çalışmadan geçirilen süreye tatil denilmektedir. Ülkemizde tatil bazıları için geçirilen güzel günler olsa da bazıları için boşa geçirilen veya çalışılması gereken zaman olarak gerçekleşir. Tamamen imkanlar ölçüsünde değişkenlikler gösterir.
Son yıllarda toplumsal bilinç oluşturulmaya çalışılmaktadır. İnsan yaşamının her anında gelişmeye açık olması gerekmektedir. Bu gelişim süreçleri illaki dersle, çalışmayla olmazken iyi planlanmış programlarla gerçekleşebilir. Hayatımızın her alanında bilimsel olarak ulaşmak istediğimiz noktalara imkanlar göz önüne alınarak bir yol belirlenebilir. Plansız hiçbir iş bizi isteklerimize ulaştıramaz.
Milli Eğitime bağlı okullarda bir yıllık öğrenim süresi 180 iş günüdür. Bunun uzunluğu veya kısalığı ile ilgili tartışmalar devam etmektedir. Bu süre öğretimde geleceğimiz nokta için yeterlidir. Önemli olan iyi bir planlama ile bu zamanı boşa geçirmemektir. Uzun zamandır yeni program, en yeni program gibi söylevlerle uygulanan programlar sürekli değişmekte yapılan bir program daha ürün elde etmeden tekrar değiştirilmektedir. Bu değişimler hem maddi kayıplar hem de geleceğimiz olan nesillerin körleşmesine neden olmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip ERDOĞAN 2018 yılında “16 yıllık iktidarımız boyunca eğitim ve kültürde başarılı olamadık” diyerek eğitimde yaşanan sıkıntıyı devletin en üstünde kabul etmiştir. Bu başarısızlığın sayısız nedenleri olabilir. Ancak sorumlularının, sürekli değişimler yapanların her hangi bir ceza almadıkları görülmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı’nı 2013- 2018 yılları arası yürüten Sayın Yusuf TEKİN var olan başarısızlıktan dolayı görevden alınırken, 2018 yılında özel bir yasa ile Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne rektör olarak atanmıştır.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Bizim tatilimiz uzun. Avrupa ortalaması 200 okul günü. Bizde 180 iş günü var. Japonya'da 220 gün. Önce yapısal olarak bir iyileştirmeye gidelim. Ondan sonra 180 iş günü Avrupa'daki gibi 200 iş günü olabilir.” şeklinde açıklamalar yapınca, Japonya’da başarısız olan yöneticilerin harakiri yaparak kendi kendilerine ceza verdiklerini, Avrupa’da ben başarısız oldum diyerek işi bırakan sorumluların bisikletine binip evine gittiğini görmekteyiz. Bakanımızın doğru söylediği yapısal iyileşmeyi ne zaman, nasıl ve kimle yapabileceğini de anlayamadık.
Eğitim; üzerinde titizlikle durulması ve her şeyden fazla sahiplenilmesi gereken, kararlılık ve süreklilik isteyen bir süreçtir. Bu sürecin sağlıklı yürümesi Türkiye’nin şartlarında iş günü sayısıyla alakalı değildir. Eğitim öğretmenlerin niteliği ve isteğinden başlayıp, uygun ortamla devam ederken, öğrencinin yetiştirilmesiyle son bulur. Sürekli değişen eğitim programlarıyla istenilen hedeflere ulaşmak mümkün değildir.
Oluşturulan programlarda doğru işleyen yönler aynen devam ettirilmeli, yanlış olarak düşünülen yönlerde küçük dokunuşlarla sonuç alınabilir. Yeter ki samimi olup bu işin felsefesinden ziyade geleceğimiz olan gençlerin gelişimini öncelik olarak kabul edelim.