Okullar bitti. Acısıyla tatlısıyla bir eğitim-öğretim süreci tamamlandı.

Bu süreç içinde medya denen öğretmen düşmanı aygıt, birkaç olumsuz eğitimci örneğini evirdi çevirdi.

İşin cefasına talip yüzbinlerce hakiki eğitimci çilekeş insan da hiç gündem edilmedi.

Öğretmen, şehit Aybüke öğretmen örneğindeki gibi ya şahadete yürüdüğünde gündem olur ya da aykırı bir olumsuz tip yakalandığında gündem olur.

Ya da siyasetçiler bir sıkışıklık yaşadıklarında eski öğretmenlerini birden hatırlayıverirler de gündem olur.

Aksi halde kötü örnekler beklenir gündem olmak için.

Bir de Öğretmenler Günü’nde bir anda en şahsiyetli meslek haline gelir öğretmenlik!

Geride kalan 364 gün 6 saatte ise; önemsiz, kıytırık, tatil canavarı, haksız kazanç erbabı gibi yakıştırmalara muhatap olur.

Dünyanın en hassas mesleğini yürüten insanlara velilerimiz dahi istendik kıvamda önem vermiyor.

Şayet öğrencisine artı değer kattığına inanırsa, dönemsel bir ihtimamla işi geçiştiriyor.

Öğretmenin önemini toplumun büyük bir kesimi idrak etmiş değil.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi hiç itibara almayanlar, işine geldiğinde onu değerli bulanlar bir de veliler gibi dönemsel değer atfedenler gibi üç ana özneyle muhataptır öğretmen.

Oysaki öğretmenliğin her yıl kendini imkânları nispetinde yenileyen bir meslek olduğu akla gelmez.

Öyle bir meslek ki aynı dersi ardı ardına farklı sınıflarda anlatırken farklı açılımlar icat eden bu meslek, aklı evvellerce hiç bilinmeden yeknesak olmakla suçlanır.

Bu milletin evveliyatı “bana bir harf öğretene meftun” bir evveliyattır.

Zaman bugünlere evrildiği şu çağ diliminde o evveliyattan eser yok.

Batı’ya şuursuzca attığımız her adım, insanlık nazarında bizi batırmıştır.

Öğretmene duyulan hassasiyetin erozyonunda süreç hala eksi yazıyor.

İyi tatiller öğretmenlerim, sizi seven bir meslektaşınız var!