EĞİTİM ÜZERİNE
Geçmişin de bugünün de siyasetçileri eğitimde hep üç maymunu oynadılar, oynamaktadırlar da. Eğitim sendikaları, Milli Eğitim Bakanlığı defalarca Eğitim Şurası topladılar, çok güzel kararlar aldılar, toplumu ileriye götürecek kararları topluma ve ilgililere yönlendirdiler ama görevliler hep kulak ardı ettiler. Sonuç mu bir arpa boyu ilerleyemedik.
Ankara, eğitimi ve bilimi öne almadı. Bugün ise eğitimde reformlardan kaçınamaz duruma geldik. Bilimi ve eğitimi öne çıkaracak çalışmaların bir an önce öne çıkarılması kaçınılmazdır. Yeni Meclis belki yeni Bakan eğitim konusuna acilen adım atılmalıdır. Bu yaklaşım partiler üstü biçimde ele alınmalı ve temel kurallar , değişmez biçimde yerli yerine oturtulmalıdır. Bu yaklaşım ülkemizi çağdaş dünyaya yaklaştırabilir.
Bize göre:
1.Zorlamalarla ve politik, ideolojik nedenlerle 4+4+4 dayatması yeniden gözden geçirilmeli ulusal eğitim sistemi yerine oturtulmalıdır.
2. Meydanlara çıkılınca mangalda kül bırakmayan siyasetçilerimiz, 12 Eylül darbe yasalarının gölgesine sığınmaktan artık vaz geçmeliler.
3.Ülkemizin çağdaş dünyada yerini alabilmesi için bir yandan bilime önem veren bir eğitim sistemine yer verirken öte yandan da vatan, ulus, gelenekler, görenekler ön plana çıkarılmalıdır. Tutucu,doğmatik eğitimin önüne geçilmeli; sorgulayıcı, araştırıcı, üretici gençler yetiştirmek hedeflenmelidir.
4. Eğitimin temelini öğretmen oluşturmaktadır. Öğretmen yetiştiren kurumlarda görev yapan öğretim üyeleri nitelikli ve donanımlı olmalıdır. Çünkü onların yetiştirdikleri öğretmenler ülkeyi çağdaş boyutlara taşıyacaklardır.Bu arada öğretmen rahat bırakılmalı ve sapan taşı gibi sağa sola savrulmamalıdır.
5.Dershanelerin kapatılması sevindiricidir. Ancak günlük politikalarla dershaneleri okula çevirmek yanlıştır. Yönetmelik gereği her okulun bahçesi, spor, müzik, resim salonları olmalıdır. Kısaca okul açma yönetmeliğine uymayan kurumları okul biçimine çevirmek, öğrencilerin ruhsal, bedensel özelliklerini hiçe saymaktır. Bence üç beş dershaneci birleşmeli ve kurallara uygun okul açmalıdır.
6. Çağdaşlaşmanın önünü Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK kesmektedir. Bu kuruluşların kadroları mutlaka çağa uyum gösteren ve donanımlı insanlardan oluşmalıdır.
Türkiye , çağdaşlaşmada, bilimde , insan haklarında, özgürlükte, kültür ve sanatta ileri ülkeler seviyesine çıkmak istiyorsa eğitimine önem vermek zorundadır. Yarasalar nasıl ışıktan korkarlarsa , bizler de çağdaş toplum olmaktan korkmaya ve insanımızın aydınlanmasının önüne geçmeye devam edersek daha çok yerimizde sayarız. Sığ görüşlerden, sömürü duygularından sıyrılıp gelecek nesillere daha güzel bir vatan bırakmak istiyorsak eğitimimizi ciddiye almak zorundayız.
1921 yılında Urfa’ya giden Ziya Gökalp, oradaki ileri gelenlerle bir toplantı yapar ve onlardan çocuklarını okula göndermelerini ister. Bindalli Aşireti Reisi, “Benim köylerime gelecek öğretmenin bacaklarını kırarım. Ben köylülerime ne dersem o olur. İşime öğretmenin karışmasını istemem.” Aradan yıllar geçer 2000 yıllarında Eski Milletvekili Aşiret Ağası Kinyas Kartal, “Köy Enstitülerinin komünist yuvası olmadığını biz de biliyorduk. Ancak bu okullar ülkemizin insanının gözünü açacağı için yaşantımız açısından engel görüyorduk. Hükümetle yapılan pazarlıkla bu kurumları kapattırdık.”
Bu iki söylem, çağdaşlıktan, aydın toplum olmaktan korkanlar için güzel birer örnektir. Bu kafada olan politikacıları, ülkeye egemen olan kişileri aşmak hiç de kolay oymayacaktır. Ama Eğitim seferberliği ilan ederek. Ulusal eğitimde birleşmek bizi başarıya götürür diye düşünüyorum.
Sizler ne dersiniz?