19. Eğitim Şurası basında ve yetkili kişilerce epeyce tartışıldı. Bu şura, yüksek bomba etkisi yaptı toplumda. İşte ben buna şaşırıyorum doğrusu. Gerçekten başımızı kuma sokmuş deve kuşu gibi toplum olduk. Ne bekliyorduk ki bu şuradan Allah aşkına. 12 yıllık bir iktidarın icraatlarının toplamı olmayacak da ne olacaktı ki bu toplantının içeriği?
Şuraya çağrılanlar belli, toplantıyı yönlendirenler belli. Tarlana mısır ekip de buğday mı biçmeye gittin. 12 yıldır ne ekilmişse onu biçeceksin. Onun için ben fazla şaşırmadım, hatta bu sonucu bekliyordum bile.
Öyle bir Eğitim Şurası ki devletin başı geliyor orada siyaset yapıyor.
Toplantıya çağrılan ve konuları tartışacak olanlar her ne kadar onların görüşlerindeki kişilerse de yasalar karşısında devlet memurudurlar. Ama toplantı sanki bir partinin il kongresi gibi açıldı. O konuşmalar bize perşembenin geleceğini zaten belli etmişti.
Çocuklarımıza tek din tek mezhep dayatması yapmak bence işin yanlışlığını başından ortaya koymuştu. Bu ülkede farklı dinlerde, farklı mezheplerde yaşayan insanların inanç özgürlüğünü hiçe saymak bence bir Anayasa suçudur.
“Milli” kavramı, herkesçe kabul edilen ve ortak değerlerin paylaşılması için kullanılır. Kişiden kişiye, siyasi iktidardan iktidara değişime uğrayan bir kavram hiç olamaz. Ama Şura’da çıkan sonuç ise iktidar kendi yaşam tarzını herkese dayatma peşinde.
İkinci bir dayatma da Osmanlıca dersleridir. Osmanlıca diye bir dil yok ki bunun dersi olsun. Diller uluslara aittir. Türk-Türkçe, İngiliz-İngilizce gibi. Devletin dili olmaz. Osmanlıca için bir dil uzmanımız yıllar önce,” Arap’a sorsan anlamaz, Türk’e, Acem’e sorsan anlamaz. Bu nasıl bir dildir?” diye sormuştu bir yazısında. Çünkü üç dilin birleşimiyle elde edilen Esperanto bir dildi Osmanlıca.
Buradaki amaç Osmanlı’yı canlandırmak mıdır acaba? İkinci Cumhuriyet adının arkasında Yeni Osmanlılar mı gizlidir? Biz toplum olarak kendi öz be öz dilimizi tam olarak kullanamıyoruz. Doğru yazıp doğru konuşamıyoruz. Şimdi kalkmışız kafa karıştırmak için yeni bir kavramla ortaya çıkıyoruz. Amaç önümüzdeki seçimlerde toplumun temiz duygularını kullanmaktır.
Bize bağlı olan Ortadoğu ülkeleri, Birinci Dünya Savaşı sonucu elimizden alındı. Fransa, İngiliz, İtalyan, Yunan gibi devletlerin korumacılığına verildi. Bu uluslar belirtilen devletlerin mandası oldu. Bizim ülkemizde de ABD’nin mandası olmamız için yanıp tutuşan insanların torunları şimdi bağımsız Türkiye’nin köküne kibrit suyu dökmeye çalışmaktadırlar. Bunun en kolay yolu, dili yozlaştırmak, eğitimi kendi gelenek görenek ve çağdaş yapısından uzaklaştırmaktır.
Kişiler, ülkemizi çağın gerisine çekerek, belirli kesimi yönetebilirler. Ancak bu ülkede ileri ulusların ekonomik yapısına ulaşmak, ifade özgürlüğünü yaşamak, düşündüğünü açıkça tartışmak isteyen o kadar çok insan var ki bunu üstünü balçıkla sıvayamazlar. Sıvasalar da tutmaz.
Gelin öyle bir eğitim sistemi oluşturalım ki öncelikle milli sonra çağdaş olsun. Kendi dünya görüşümüzü değil, dünyanın kabul ettiği ve geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizin dünya uluslarına uyumlu yetişmesini sağlamak için çaba gösterelim..
Bu yapılanma, bir gün gelir ki bizlere, şu anda iktidarda olanların çocuklarına, torunlarına da gerekebilir.
Benden söylemesi!..