EDEP Mİ DEDİNİZ?…

Havasını soluyup, suyunu içtiği topraklara alabildiğince yabancılaşmış, varlığını borçlu olduğu kente kayıtsızca sırtını dönmekte bir beis görmeyen sorumsuzlara inat!..

 Bu toprakların yetiştirdiği özü-sözü bir nadide bir aydın evladının, Sebahattin EYÜBOĞLU’nun bir tespitiyle yazıma başlamak istiyorum.

“Dostluk , bir kültür işidir” der ve devam eder Eyüboğlu…

“Nerede dostluk varsa, orada kültür de vardır.” Ama gelin görün ki, dostluktan ve dayanışmadan söz etmenin artık gereksiz sayıldığı, böylesi duygulardan nasiplenmemiş köleleşmiş ruhların asla etkileyemeyeceği, anlamını yitirmiş düşünceler!..

 Çünkü günümüzde yerleşik uygulama; insanın insana yaklaşması değil, insanın insana teğet geçmesi dir!

Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, tüm bu çabaları; “ dostluğun ve dayanışmanın” insanı insan kıldığı gerçeğini asla değiştirmiyor. Hani bilinen bir halk değişidir “cin olmadan, çarpmayı öğrenmiş” diye tariflenir ya … işte bizim! Dostluktan, insanlıktan bi haber acemi büyücü çıraklarının! Da yaptığı tıpkısının aynısı “ bitmek bilmeyen, doyumsuz egolarının” bedelini ve tarifesini hayasızca pazarlamakta bir beis görmüyorlar.

Yerelin bu içler acısı hali, Genele yöneldiğimizde daha katmerleşerek karmaşaya dönüşüyor ve halkoylamasında yok sayılan CHP, her ne hikmetse bu kez medyanın baş köşesinde yerini alırken!..

 Özellikle de siyasi kulvarda CHP genel merkezinden yükselen “kurultay” çağrıları ve çağrılara verilen “kapının önü” yanıtları, hayati öneme haiz Referandum sonuçlarının değerlendirilmesi sürecini ötelemekten ve sönümlendirmekten başka bir işe yaramıyor.

Oysa demokrasilerde “muhalefetin” başvurulacak  “son sığınak” olduğu gerçeğini göz ardı etmeksizin herkesin sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerekirken, siyasal beklentilerin öne çıkartılarak fırsatçılık yapılması, diğer yandan siyasi rakiplerini aşağılama ve yok saymada kural tanınmaması, kitle tabanında derin bir üzüntü ve şaşkınlık yaratmaktan öte; bu kronikleşmiş ruh hali, parti tabanı ve seçmen ilişkisindeki moral- motivasyonu tahrip etmektedir.

Kamu vicdanı; Demokratik rejim ve Parlamenter sistemin temelden sarsıldığı bu süreçte dahi bu talihsiz hesaplaşmaya ara verilmemesini kaygıyla izlemektedir. Mensubu bulunduğu partinin ilkelerinden dahi habersiz olanların … örgütün şifresini ve kimyasını bozanların üstüne üstlük bir de kıblesini değiştirmeye kalkanların! Akıllarını başlarına devşirmelerinin zamanı gelmişte geçmektedir bile…

“Cumhuriyetin bütün kaleleri çökertildi, elde kalan CHP, şimdi onu da düşürecekler” söylemi ile partinin arkasına saklanma kurnazlığı artık bu kez tutmayabilir.  Cumhuriyetin kalelerinin birer birer düşürülmesine seyirci kalanlar çoktan inandırıcılıklarını kaybetmiş olmalıdırlar.

Cumhuriyetimiz ve kurucu iradeyi içselleştiren yurttaşlarımız, keskin bir tarihsel dönemeçtedirler… bakıp izleyeceğiz… sorumlu organlar alışık olduğumuz o bildik masallara kanıp, partiyi bu noktaya taşıyan anlayışa mı teslim olacak, yoksa vekaletini taşıdıkları Cumhuriyet sevdalılarının eğilimlerine sadık kalarak, tabanın taleplerine kulak verip, örgüte ivme kazandıracak ... Yanlışlardan, parti içi hesaplaşmalardan arınmak adına barış ve dayanışma içinde olmanın yol ve yöntemlerine ulaşa bilecek dışa dönük bir soluk mu üfleyecekler!.. Bunları yakında tüm yalınlığıyla görüp gözlemleyeceğiz.

Kaldı ki; Çarpık değer yargılarının, haksızlıkların, böylesine tavan yaptığı bir zaman diliminde, yoksun ve biçare bırakılmış Cumhuriyetin yurttaşları yaşamlarını,  insan onuruna yaraşır bir biçimde sürdürmek ve soluk almak için, inanıyorum ki kendi çözüm yollarını bulacak ve yaratacak kararlılığa ve iradeye sahiptirler.

Tıpkı Amasya Tamiminde vurgulandığı gibi; “Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır.”