Kimi zaman mutlu ederim seni konuştuğum sözlerle! ‘Gerçekten düşüncen bu mudur?’ desen bile ‘Evet!’ derim gerçek düşüncem o olmasa bile. İşte, dünya bunun üzerine kurulmuş gibi olursun söylediğim her sözde. Hayran hayran bakarsın ona, seni ne çok sevdiğini düşünürsün anlattığı sözlerde. Beyin, kalbe hükmetmiştir bir kere; kaçamazsın istesen de. Zaten hazırsın gerçeğin dışında duymak istediklerine. Başlangıcın sonun olacaktır ilerleyen zaman diliminde. Tuzağa vurmuş bir av gibi avcının kafesindesin sen istemesen de. Eve gider, onu düşünür: ‘Ne ince insan!’ dersin daldığın hayalde. Yolda gezerken onu görür, onun sözleri ile mutlu olur, onun bakışlarıyla kendini bulursun yalnızlığında. Söyledikleri hep aklında: ‘Ne güzel konuşuyor? Beni ne çok tanıyor? Bana ne kadar çok değer veriyor?’ diye. Gerçeklerin ne olduğunu anlamak için çaba dahi sarfetmezsin her nedense. Artık kendinden geçmiş, beyin göçü gerçekleşmiştir istemesen de. Sözcükler bir şelaleden akar gibi akıyor düştüğü göle. Sen o gölde dalga halkalarında görüyorsun kendini okyanusları gezer gibi. Biri bitmeden diğeri başlıyor dalga halkalarının sarhoşluğunda. İşte, bu ruh halinde gezdiririm herkesi istediğimde. Benden kurtulamazsın, yakalamışımdır seni bir kere. Çaba sarfetmek için düşünmen gerekir, ama artık o yetini de yitirmişsindir bir kere. Yavaş yavaş ağıma düşürüyorum seni görmesen de. İşler ne kadar kötü olursa olsun ben onu iyi gösteririm istediğimde. İnsan umudunu iyi bilir, ona göre hitap ederim gerektiği yerde. Bir sürü araç kullanırım insanı etkilemede: televizyon, radyo, görsel medya, konuşmacılar... Bilimsel verilere bakılmayacak yerden bakarım istediğimde. Yanıltmak benim işimdir her seferinde. Sen artık benim esirim olduğunu anlamaktan çok uzaktasın baktığın yerde. Farklı bakışı arasan da bulamazsın düşüncende. Ben dünyadaki açlığı konuşurum; onu size gösterir, umursamamanızı da sağlarım isteğim yerde. Özgürlük adına işgal ederim ülkeleri, alkışlatırım kendimi ileride daha kötü bir yönetim olsa bile. İnsanlık adına çalışıyorum desem de çıkar bana dokunduğunda insanı tanınmaz hale getiririm hayal edemediğinde. Savaşları ben çıkarır, ekonominin kötü gidişini başkalarına atar sana da anlatırım sessizce. Dinlersin beni korku içinde; sanki bir şey olacak gibi bakarsın yüzüme. Seni öyle bağlarım kendime ki kendini bulamazsın aradığın her yerde. Siyahı ak, ak'ı siyah olarak gösteririm sana her seferinde, bunu bilsen bile. Dünyada beni konuşan her zaman değişir. Çok dil bilirim; her dilde hitap eder, her milletle anlaşırım her zaman diliminde. Öyle hale getiririm seni ki artık beni eleştiremez, vicdanına soramaz, ahlaki değerine danışamazsın istesen de. İnandığın bir şeyin peşinde koşar işler değiştiğinde 'Aldatıldım!' deyip kaçarsın daha önce yanlış yapıyorsun denilse bile. Beni engellemek için gelen kitapları bile değiştirir, değiştiremediklerimi ise amacı dışında aktarırım insana. Kitabı okutmam, anlattırırım istediğim biçimde. Bunun için uzmanlarım var. Uzmanlarımı her yere salar, her insanın beynine dalarım. Bunu da din adına yaparım. Anlatanları zengin ederim dünya malıyla. Villalarda oturturum, Mercedeslere bindirir, holdinglere ulaştırırım. Dinleyenleri ise kahrederim ilgisiz işlerle. Cennet vaadiyle fakirleştirir, cennete ilk gireceklermiş gibi gösteririm. Okutmam, düşündürmem, ilerletmem insanları; ilk emir ‘Oku!’ olsa da. Tarihi tekrarlarım, değişik zaman dilimlerinde. ‘Tarihten ders çıkartılmalı.’ derim; ders çıkartmayanları her seferinde yerim. Benim adım ‘YALAN!' Bu dünyaya ben hükmederim