Dünya ve ahiret dengesini sağlama
"Allah'ın sana verdiğinden ahiret yurdunu iste, ama dünyadan da nasibini unutma. Allah, sana iyilik ettiği gibi sen de iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez" (Kasas, 77).
"Allah'ın sana verdiği" derken, toplum, Karun'un servetini bizzat Allah'ın verdiğini, kendisinin haramdan kazanmadığını itiraf etmiştir. Böylece 76. ayette geçen "Biz ona verdik" ile 78. ayette geçen "Allah'ın sana verdiği" ifadeleri onun servetinin meşru olduğunun delili olmaktadır. Karun'un toplumu, servetin nasıl harcanması gerektiğini de biliyordu ve öğüdünü o doğrultuda vermişti. Sahip olduğu maldan fakirlere infak ederek ve kamuya yardımda bulunarak ahireti kazanacağını ona söylerken hem Karun'un hem de kendilerinin ahiret inancına sahip olduklarını ifade etmiş oluyorlardı.
İnsan infak ederek ahirette kendisine bir yurt edinmektedir. Ahiretten de dünyadan da nasip aranacaktır. O toplum, "yurt" ile "nasip" kavramlarını ve bunların neresi için aranıp isteneceğini de bilecek kadar kültürlü ve din bilgisine sahipti.
Toplum Karun'a, "Allah'ın sana iyilik etmesi gibi sen de iyilik et" diyerek ahiret yurdunun ve dünya nasibinin nasıl elde edileceğinin eylemini de öğütlemektedir. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: İnfakını yapan ve zekâtını veren insanlar, yüce Allah'ın onlara yaptığını yapmakta, Allah'ın tatbikatını yeryüzüne indirip hayata geçirmektedirler. Bu amel onları Allah'a yaraşır kul yapmaktadır.
Fakirin elinden tutmayan, bozgunculuk yapıyor demektir. Toplumu, Karun'a dördüncü öğüdünde, "Yeryüzünde bozgunculuk arzulama. Şüphesiz ki, Allah bozguncuları sevmez" diyerek şımarmanın, iyilik yapmamanın, dünya-ahiret dengesini sağlayamamanın yeryüzünde fesat çıkarmaya kadar varacağı ilkesini koymaktadır.
Madde maneviyatı etkiliyor. Para, insanı şımartabiliyor. Şımarıklık psikolojik bir olgu olduğu halde, bunu meydana getiren şey, hâkim olunamayan servettir. Ayrıca madde sosyal dengeleri de bozmaktadır. Servetini kullanmasını bilmeyen, fakiri gözetip elinden tutmayan, malını kamu yararına sarf etmeyen insanlar bozgunculuk yaparak toplumun dengelerini bozmaktadır. Ekonominin tek elde toplanmasının ne denli kötü sosyal neticeler doğurduğuna da bu kıssada işaret edilmektedir.
Servetin kaynağı Allah'tır, bu inkâr edilemez. Karun ise "Bu servet bana ancak bendeki bir ilimden dolayı verilmiştir" demişti. Bunun anlamı şudur: "Ben, ekonomiyi bilen biriyim. Servetimi bu bilgim sayesinde elde ettim. Onu Allah bana vermedi ki O'nun adına iyilik yapayım." Karun'un bu söylemi, ilahi âleme çıktı; tabiatı bile rahatsız etti. Topraklar bile onun söylediğini kabullenemedi ve helakine giden başlangıç adımını attı. Karun'un bu sözleri, bütün dünya zenginlerine bir ders niteliği taşımaktadır.