DR. MÜNİR DERMAN
Trabzon Lisesi’nden 1930 yılında mezun olan Münir Derman, okul hayatında gösterdiği olağanüstü başarılarından dolayı, devlet tarafından yüksek tahsil yapma imkânını elde ederek, 1936 yılında İstanbul’da Çapa Tıp Fakültesini bitiriyor ve tıp doktoru oluyor, daha sonra gönderildiği Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe bölümünü okuyor, son olarak da Kahire’de El Ezher Üniversitesi’nde İslam Bölümü’nden mezun oluyor..
Kendisinin yayınlanmış çok sayıda kitabı var. Dr. Münir Derman gibi bir Trabzon aydınının adını, şimdiye kadar hiçbir meydan, cadde veya sokaklarda görmedim.. Gören var mı bilmiyorum.. Ömrünü çelik çomak oynayarak.. paracıklarını saymakla geçirmiş nice yan gelip yatanların.. ve köftehorların.. hiç utanmadan.. isimlerinin verildiği bu yerlerden bir tanesine de “Dr. Münir Derman” ismi verilemez miydi yani?.. Bu tarafçılık.., kimlere ve hangi kriterlere göre yapılmış.., bilemem ki!..
Asıl ayıbımız.., konuyu yıllardır danıştığım ve içim yanarak aktardığım nice bilim adamı, politikacı ve hezarfen.. insanlarımızdan pek çoğu.. –burada isim vermek istemiyorum- bu büyük insanımızın ismini dahi duymamış!.. Vaziyet bu kadar vahim aslında..
Dr. Münir Derman’ı, 1986 yılında ziyaret için gittiğim bir yerde tanıdım.. Yargıtay üyesi Sabri Tandoğan bazı valilerin hazır bulunduğu bir toplantıda, Trabzonlu bir bilim adamı merhum Dr. Münir Derman’ı görmek ve tanımak imkanını buldum.. uzun yıllar Almanya’da görev yapmış bu ulu insan.., bütün maddi birikimlerini, karış karış dolandığı Anadolu’nun değişik il ve ilçelerinde, hatta köylerindeki fakir insanlara son kuruşuna kadar harcayarak geçirmişti.. Trabzonlu böylesi bir ulu dedeyi tanımak şerefi.. beni çok sevindirdi, çok da üzdü tabii.. Kim biliyordu ki.., bizim böyle bir insanımız var.. Kim?..
Aradan yıllar geçti, bu dert.. beni içten içe yedikçe, konuyu daha yukarı mahfillere taşıdım ve pek çok devlet büyüklerine anlattım.. Anlat kızım Melahat.., der gibi, bön bön yüzüme baktılar sadece.. İşin tuhafı, geçen sene Meydan Parkı’nda bu konuyu bir arkadaşıma anlatırken, masamıza Trabzon’un fırıldak tiplerinden biri –sözde bir yayıncı- ilişti ve konuşmama şahit oldu.. Bu sohbetten fazla değil iki ay sonra baktım ki.., “Münir Derman” adıyla yeni bir kitap çıkmış!.. Bir tane alıp içine şöyle bir göz gezdirdim.., benim anlattığım konuyu.., kendi üzerine şablon yaparak.., güya Ankara’da Münir Derman ile görüştüğünü.. ve diğer konuları da saptırarak anlatmıyor mu?.. Piyasada ben yayıncıyım, yazarım, şairim, araştırmacıyım.. diye gezinen bazı tiplerin maskesini düşürmek için devletin özel bir teşkilat kurmasını isterdim.. Yahu üniversitelerin içindeki adamalar bile.. bu işe yeltenmek istiyorsa.., gerisini siz düşünün!..
Ve sizler.., ey Trabzon’un vükela geçinen.. eli kalem tutan insanları.. Dr. Münir Derman gibi, ömrü insanlığa derman aramakla geçmiş nice büyüklerimizin isimlerini yaşatmak adına neler yapılacaksınız?.. Trabzonlu şehidimiz Ali Şükrü Bey’in adını.., kalkıp Boztepe’de bir kahveye vermişler.., gidin bakın.. Eşine, dostuna 20 tane Trabzon altın hasır bileziği aldı diye.., 12 Eylülden sonra.. bir paşanın adını “şakşakçılar” Erdoğdu’da bir caddeye vermişlerdi bir zamanlar.. Hatırlarsınız değil mi..??