DOĞANIN DENGESİ VE İNSANIN ETKİSİ

Günümüzde aşina olduğumuz, eskiye göre felaket sayılabilecek seviyedeki aşırı yağışlar ve tsunamiler, kuraklık gibi olaylar doğanın dengesini bozduğumuzun göstergesidir.

Öyle ki küresel ısınma, türlerin tükenişi ve daha büyük doğa olayları kapımızda. Geri dönüşü olmayan yola girmeden önceki son çıkış da insanlık.

Doğanın iyileşmesi aslında bir oranda bizim elimizde. Keza, pandemiden dolayı evlerine kapanan insanların boşalttığı şehirlerdeki hava kirlilikleri rekor seviyelerde azaldığı hem gözlemlenmiş hem de bilimsel olarak ispatlanmıştı. Zaten taşıyabileceğinden fazla nüfus barındıran Dünya, üstüne bir de insanların düşüncesizce tahribatlarına maruz kalıyor. Böylece geri dönüşü olmayan yola hızlıca ilerliyor.

Doğa mükemmel bir denge halindedir.

Anlatılana göre, ABD’de Yellowstone Milli Parkı’na 1995’te 14 kurt bırakılıp hayvanlar arasındaki etkileşim incelenmek istenmiş. İnsanlar buralara yerleştikten sonra tehlikeli gördükleri için kurt ve benzeri yırtıcıları buradan uzaklaştırmışlar. Böylece kurtların yokluğunda geyik ve benzeri otçullar fazlaca çoğalmış. Bitki örtüsü bu otçullardan dolayı fazla tükenmiş ve park kötü hale gelmiş. Ancak kurtlar bu parka salındıktan sonra her şey dengelenmiş, geyik ve otçul sayısı makul seviyelere gerilemiş, bitki örtüsü ve yeşillikler canlanmış. Buradaki olayda doğal döngü beslenme zinciri gibi olaylarda insanın etkisinin ne kadar büyük olduğu anlaşılmaktadır.

Başka bir olayda, insanlardan uzak kendi kendine doğal döngü içerisinde yaşayan bir göl eko sisteminden bahsedilir. Çok büyük olmayan, bir birikinti, gölette güneşten gelen ışık sayesinde suyun içinde bitkiler yetişmekte ve balıklar bunlardan beslenmektedir. Balıkların atıkları ise yine bu bitkileri beslemektedir. Daha sonra, dış etkilerle gölete ulaşan bir sarmaşık türü hem güneş hem de göletteki besinler sayesinde suyun yüzeyinde çoğalmaya başlar. Sarmaşığın artışı üsseldir (birden ikiye, ikiden dörde, dörtten sekize) ve giderek hızlanır ve bir müddet sonra göletin yüzeyi tamamen sarmaşıkla kaplanır. Göletin alta güneşin ışınları geçemediği için önce alttaki canlılık biter ve sonrasında besleneceği besini kalmayan sarmaşık yok olur. Neticede gölet tamamen sıfırlanmış olur. Bu hikâyedeki sarmaşığı doğaya müdahale eden ve müthiş hızla artan insan nüfusu olarak görebiliriz.

Hiçbir şey için geç değil!

Her ne durumda olursa olsun doğanın dengesini değiştiren bir durum; ya bir canlı türünün neslinin tükenmesine ve ya büyük doğal felaketlere sebep olmaktadır.

Eğer sevdiğimiz, beğendiğimiz doğanın gelecek nesillerimiz, çocuklarımıza ve onların çocuklarına aktarmak istiyorsak, doğayı koruma konusunda bilinçlenmeliyiz.

Bilimsel bir dergide yayınlanan araştırmaya göre, “Yeryüzündeki en tehlikeli tür insandır.”

Bana göre doğrusu ise, “Yeryüzündeki en tehlikeli tür bilinçsiz insandır.”