Hayatın yaşamla güreştiği, cevabın yanıtla yarıştığı bir Türkiye gerçeği var. Dil üzerinde dil alimi olmadan fikir serdeden nice aklı evvelleri biliyor, görüyoruz.
İsabetsizler dediğimiz bu insanlardan milliyetsiz sol bir cenah, her kelamı Türkçesiyle değiştirmek uğraşında olmuştur. Bu insanların bizleri şaşırtan tarafı, normal hayatta Türk kelimesini dillendirmeyi ırkçılık sayıp faşist söylemiyla sağa sola saldırmalarıdır. Türk'üm demekten hicap duyan, dilde böylesine aşırı Türkçeciliğin erbaplarının bir motivasyonu olsa gerek. Öyle ya! Dağdaki çobanın anladığı: fikir, hüküm, hakem, mahkeme, haram, helal, cevap, hayat gibi binlerce kelimeye niye Türkçe karşılık aransın ki! Burada bir hinlik ve cinlik olsa gerek.
Nedir, aslı milliyetsevmez olan bu insanların, dili öz Türkçeleştirme sevdasının arkasındaki gerçek neden?
Lafı dolandırmadan cevaplayalım: Dille din arasında oluşan ilintiyi, dili öz Türkçeleştiriyoruz gerekçesiyle koparmak istediklerindendi bu çabaları.
Bir ara Atatürk'ü de bu helozonik garabetin içine çektiler. Sonra durumu idrak eden Atatürk, Falih Rıfkı Atay'a "Dili bir çıkmaza soktuk çocuk, bundan dönmek gerek" dediği bilinmektedir.
Bugün hala, bu yapay dili savunan, kendine dilcilikle ilgili sıfatlar yakıştıran tiranlara rastlıyoruz.
Yine isabetsizler dediğmiz cenahtan yine milliyetsevmez ama kendini dindar sayan ucube kimliklerin de dil tasavvurları var.
Onlar Türk milletinin ne metinlerinde ne de basit hayatı içinde yer vermediği Türkçe fiillere başka dillerden karşılık bulma gayretleri aynen sol cenahın her şeye öz Türkçe karşılık üretme eyleminden farksızdır.
Biz Türkler her dilden isim namlı sözcük almışız ama eylemlerini kendi dilimizden vermişiz. Örneğin Arapçadan namazı almışız kılmak eylemini biz eklemişiz. Orucu almışız tutmayı biz ilave etmişiz. Çoğu böyle...
Demek ki Türkçe hamal kelimeler denen isim almayı bünyesini bozacak bir durum olarak telakki etmemiş; iş fiil almaya geldiğinde bunu kabullenmek şöyle dursun kazara dile girenleri önce isimleştirmiş ancak öyle kullanıma sokmuştur.
Bizim aydın dediğimiz ...lektüeli düşmüş entellektüeller, Türk dilinin seyrindeki gizemli hakikatleri idrak etmedikçe bu büyük millet yolunu bulmakta zorlanacaktır.
Dil canlı bir varlıktır, onun mecrasında akmasına kimse dokunmasın.