CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ne zaman partisinden aykırı bir ses çıksa, hemen savunmaya geçerek; bizim partimiz demokrasi kültürünün hazmedildiği, farklı seslerin ve görüşlerin özgürce ifade edildiği bir demokrasi zeminine sahiptir diyerek kendince bir demokrasi tanımı yapmakta ancak, partinin kamuoyu nezdinde koparttığı fırtınaları dindirememektedir! İktidar partisi ne zaman toplumsal muhalefetle karşı karşıya kalsa mutlaka bir CHP’li yetkili çıkıp iktidarın imdadına yetişecek bir açıklama yaparak onu zor durumdan kurtarabilmektedir! Burada insanın aklına ilginç şeyler geliyor! Acaba devlet kurucusu parti olarak kendini gören ve buna inanan CHP, gerçekten devletin iktidarın başarısızlığı sonucu zor duruma düşeceğinden endişelendiği için mi, zamanı gelince içinden görevlendirdiği kişileri konuşturarak, iktidara nefes aldırmaktadır! Benim aklıma bundan başka bir şey gelmiyor!
En son Fikri Sağlar’ın; Türkiye’de iki binli yıllardan sonra yeni kurulan siyasi partilere tek başına iktidar kazandıran başörtüsü meselesini gündeme getirmesi, ne bir yanlışın ve de ne de bir gafletin sonucu olamaz! Fikri sağlar gibi, bakanlık yapmış, devletin hemen her kademesinde yüksek görevlerde bulunmuş birisinin durup dururken, toplumun böylesine hassas olduğu bir konuyu; “ben başörtüsüne değil, türbana karşıyım” diyerek gündeme taşımasının başka bir izahı olamaz.
Partiler; fikirleri, projeleri ve kuralları ile hafızalarda yer ederler. Parti tüzüğüne aykırı hareket ederek, partisini kamuoyu nezdinde zor durumda bırakanlar hakkında da gerekli disiplin işlemlerini hiç çekinmeden uygularlar. Eğer bunu yapamazlarsa, kendi mensuplarının hatalarını birde kamuoyu karşısında savunmaya çalışıp gülünç duruma düşerler! Belki de sadece bu olumsuz açıklamayı yapan kişiyi bağlayacak olan yaklaşımları sahiplenerek, onu partisinin genel fikri haline getirip, iktidar olmak için istek ve gayretlerinin yetersizliğini sergilemiş olurlar.
Bundan önce, Muharrem İnce de, yine bir CHP’li olarak, Anadolu’dan yollara düşüp, kendi partisinin yetersizliklerinden kaynaklanan söylem ve eylemlerle, ülkeyi bir boydan bir boya gezerek, aslında CHP’nin muarızlarının yapamadığı tahribatı yaptığı halde, Kılıçdaroğlu bu yaklaşımı da “demokrasi kültürüne” bağlayarak kendi bindiği dalı kesmektedir. Bunun adı olsa olsa demokrasi, kültürü değil, acizliktir. Parti disiplinine uymayanları uyaramayan ve gerektiğinde partisinden ayıramayan parti yönetimleri asla iktidar olamazlar! Eğer bir parti iktidara gelecekse, milletinin sosyolojik yapısını iyi bilmeli ve bütün programlarını yaparken bu sosyolojik yapıyı göz önünde bulundurmalıdır. Aksi durumda mehter takımı gibi; iki ileri, bir geri hareket yaparak iktidara gelmenin mümkün olmadığını birileri bu CHP’lilere anlatmalı diyorum.
Parti disiplinini uygulamaktan aciz, milletinin değerleriyle barışık olmayan, demokrasiyi, herkesin her herzeleliği yapabilme özgürlüğü olarak tanımlayan bir CHP’nin mevcut iktidarın bunca eksik ve yanlışlarına karşılık bu kadar uzun süre iktidarda kalmasının en güçlü destekçisi olduğunu söylersek durumu abartmış olmayız!
İsteyen kızsın, isteyen, düşünsün, isteyen sana ne desin!
İşte meydan, işte millet, ayda mı yaşıyorsunuz ey CHP’liler!