1980 ihtilali olduğunda 2.5 yaşındaydım. Türkiye’de sağcıların ve solcuların mahalleri vardı. Trabzon kamplara bölünmüştü. Ağabeyim 80 ihtilali sabahını şöyle anlatır: “Sokağa çıktığımda, asker ‘içeri gir darbe oldu’ dedi, haberi Vakfikebir’de tüccarlık yapan dedeme söylediğinde ‘eyvah gene işler durdu!’ demişti.”
İlkokul 4. sınıfa giderken Tonya İlçesi’ne Kenan Evren’in geleceğini ve konuşma yapacağını duymuştuk. Sınıfımızdan 5 arkadaşımızla korkarak okuldan kaçtık. İskenderli Beldesi’nden (Mahallesi) Tonya’ya 10 km yol yürüdük. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i görme isteği okuldan kaçma ve küçük yaşımızla Tonya’ya yürüme korkumuzu yenmişti. İlkokul çağında sağdan, soldan ve darbeden hiç anlamazdık. Miting alanında tek gayemiz, kısacık boylarımızda Cumhurbaşkanı Kenan Evren’i görmekti.
TRT’de her gün gördüğümüz devlet büyüğünü uzaktan da olsa görmek hepimizde büyük bir heyecan yarattı. Öğretmenimiz bize hiç kızmadı, sadece neler söylediğini sorarak sınıfa anlatmamızı istemişti. Okulu kıran bizlerin havası 1 hafta tavanda gezi. Sonra okudukça gözümdeki Cumhurbaşkanı ve miting kahramanı kayboldu. İhtilaldan 35 yıl sonra Kenan Evren törensiz defnedildi.
Onlarca kitaptan darbeleri okuduğumda bizim neslin yaşamadığı, tanık olmadığı şu olaylar anlatılıyor. Haklı haksız hapis cezası alanlar, çok ağır işkence görenler, işkence altında hayatını kaybedenler, hukuksuz yargılamalar, ülkeden kovulanlar, vatandaşlıktan çıkarılanlar, dışarıya karşı güvenini yitirmiş bir Türkiye, NATO’ya daha yakın bir askeri yönetim, anti demokratik bir anayasa, siyasi yasaklar, duran ticaret, sivil toplum kuruluşlarını dozerle ezen bir güç, solun güç kaybetmesi... Kitapların pek yazmadığı ancak yaşayanların söylediği sokak çatışmaları bitmişti, bu yüzden 12 Eylül 1980 darbesi bu anlamda iyi oldu söylemleri..
Daha önce darbe yaşamayan nesil de bu darbeyle kısa süreli bir darbe deneyimi yaşadı. İyi ki başarılı olamayan 15 Temmuz 2016 darbesini sonrasındaki gelişmeleri birlikte yaşıyoruz.
An itibariyle 3000 üzerinde asker, 2735 hakim ve savcı göz altında, polis-asker zaman karşı karşıya geldi, ordular arasında fikir ayrılıkları oluştu, Ankara’da TBMM gibi en önemli ve diğer kilit yerler bombalandı, masum askerler hem korundu hem çok ağır muamele gördü, hatta öldürüldü, tüm siyasi partiler darbeye karşı geldi.
1. Ordu Komutanı Cumhurbaşkanına “ben sizi korurum, size bağlıyım İstanbul’a gelin” dedi. 161 insanımız hayatını kaybetti..
Yaşanan darbeye herkes siyasi düşüncesine ve deneyimine göre askeri darbe, tiyatro oyunu, cemaat darbesi, NATO taraftarının hareketi, Avrasyacıların hareketi gibi anlamlar yüklüyor.
Bundan sonra yapılacak tek iş, hukuk etrafında ülkeyi yönetmek ve ülkenin yay gibi olan gerginliğini azaltmaktır. Bu darbe girişimi hukuk, adalet, demokrasi, liyakat ve karşıya saygı duyma anlayışı ile fırsata dönüştürülebilir.
Demokrasi ve hukuk bir kenara bırakılırsa endişem odur ki toplum ve devlet organları kamplara bölünmeye devam edebilir. Türkiye ekonomisinin yaşamaya başladığı sarsıntı pazartesi günü daha da belirginleşecek. Sanırım ilk zamlar halkın ezberlediği yerlere gelecek.
Bundan sonra önümüzde iki şans var. Ya hukuk ve demokrasi kazanacak ya da kamplar derinleşecek. Her şey halkı yöneteninlerin elinde, ellerindedir.
TERCİH MESELESİ...