Bugün bu köşe yazısını yazabiliyorsam, bu eğitimin bir sonucudur.
Bir şeyler yapabilmek, bir şeyler üretebilmek, bir eğitim sonucudur.
İnsan kendini yetiştirebilir ancak çağımızda üretimin bir basamağında olabilmek için üniversite diplomasına mecburuz, dünyada istisna olan örnekler de var elbette.
Eğitime önem veren bir toplumuz, gençlerimizin önemli bir kısmı üniversite mezunu.
Peki ne olacak bu gençliğin hali? Bu gençlik üretimde nasıl yer alacak? Nasıl üretecek? Nasıl iş bulacak?
Aslında gençliğin sorunu sadece iş sahibi olmak değildir.
Onların amacı; aldıkları eğitimin gereğini yapabilmek, toplumsal refaha katkıda bulunabilmek, işe yarayabilmek yani faydalı olabilmek.
Bu iki duygu onları sadece işlerine bağlamaz aynı zamanda hayata bağlar. İşe yaramak ve faydalı olmak duygusu; başarılı olmak duygusunu besler. Bu insanın temel itkilerinden yani içgüdülerinden olan iktidar duygusunu da tatmin eder.
Bireysel psikolojinin kuramcısı Alfred Adler, insanın en önemli motivasyon duygusunun iktidar hırsı ve güç isteği, olduğunu söyler.
Gençlerde, bu otoriter ve diktatöryal bir iktidar hırsı değildir “bir işe hükmetmek, bir ürün çıkarmaya iktidarı olmak ve karar verme gücüne ulaşmak” anlamındadır.
Tüm bunlar bir insan için doğal-temel duyguların karşılanması anlamındadır. Eğer bu temel duygular karşılanmazsa yetersizlik, başarısızlık, işe yaramazlık duyguları gelişir ki bunlar ruhsal sorunlara yol açacaktır.
Değersiz hissetme duygusu ile depresyona kadar gider.
Yani, gençlerin iş sahibi olması, sadece geçinme meselesi değildir. Aynı zamanda temel ruhsal insani ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
Ruh sağlıkları için de şarttır. İş sahibi olamayan pek çok gencin intihar eylemini basın yayından takip ediyoruz.
Peki sadece gençlerin mi işe ihtiyacı vardır? Ülkemizin onların katkılarına ihtiyacı yok mu?
İşte asıl mesele de bu bence. Düşündüğümüzden çok daha fazla ihtiyacımız var gençliğe.
Hatta ülkenin kalkınması, ilerlemesi ve refahı için tüm eğitimli gençliğimizin tamamının eksiksiz, hemen üretime katılması şarttır.
Hatta ülkemizin tek kurtuluşu da budur.
Ekonomideki en önemli yapısal değişiklik aslında budur.
Faiz-kur politikası ve sıcak para hareketleri bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri çok hızlı bir şekilde orta gelir grubu tuzağına çeker ve borç batağına iter. Dışarıdan döviz ve borç gelsin diye kırk takla atarız.
Çözüm gençliktedir.
Bunun dünyada örneği çok. Mesela Güney Kore; gençlerin eğitimine 40 milyar dolar harcayarak, eğitimsiz genç bırakmamış. Eğittiğini de sokakta bırakmamış. Bir devlet politikası olarak hepsini üretime katmış. Böylece uluslararası büyük markalar ve şirketler çıkarmışlar. Ülke zengin ülkeler sınıfına girmiştir.
Amerika’yı yeniden keşfetmenin anlamı yok.
Bir devlet politikası olarak, gençliğimizin tamamını eğitmeliyiz.
Eğitimli gençlerin de tamamını, devlet eliyle üretime katmalıyız.
Gençliğimiz zeki ve çalışkan… Ancak boşluktan beyinlerini ya sosyal medyada ya da bilgisayar oyunlarında çürütüyorlar.
Benim önerim; üniversite mezunu olan herkes devlet tarafından ortak bir havuzda işe alınmalıdır. Bu havuzdan ulusal ve uluslararası özel firmalarla bağlantıya geçerek iş sahibi yapılmalı ve üretime katılmalıdır.
Bunun formüllerini üretmek kolaydır. Gençliğe imkan ve fırsat verildiğinde iyi birer yazılımcı veya mucit olabilirler. Devletin güvencesinde, iş ve gelecek kaygısı kaldırılacağı için beyinleri çok daha üretken olacaktır.
İnovasyon yani yeni fikirler ve projeler yapanlara; statü, yüksek gelir, kariyer vaat edilerek, üretken bir yarışmanın içine sokulabilirler.
Velhasıl gençliği üretime katabilecek formül çok. İstersek bu ve bundan daha fazlasını üretebiliriz.
Ancak bizler, hükümet ve devlet, gençlere güvenmeliyiz.
Kalkınmanın tek yolunun gençleri kazanmak olduğunu bilmeliyiz.
En büyük yatırımı gençliğe yapmalıyız.
Üniversite mezunu olan tüm gençler devlet tarafından işe alınıp, bir şeklide aktif üretimin içine alınmalıdır.
Benim tahminim gençlik için bugün 100 milyar Türk lirası yatırım yapmak gereklidir.
Ülkemizin böyle bir gücünün olduğu en yetkili ağızlardan söylendi.
Bunun 100 katını ülke olarak kazanacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Haydi o zaman ne duruyoruz.
Gençliğe yatırım yapmanın tam zamanı.