Çocuktuk, ilkokulda hocalarımız bize sürekli temizlik ve çevre temizliği hakkında nasihatler ederdi.
En azından, “Yerlere tükürmeyin, sümkürmeyin, cebinizde mendiliniz olsun, çöpleri çevreye atmayın” derlerdi.Çevre kirliliğinden ve korumasından bahsediyorduk.
Trabzon Limanı yeni yapılmaya başlanmış.
Sanırım yıl 1953.
Ben de 8-9 yaşlarındayım.
Trabzon Çömlekçi sahilleri ise halen kumsal, yani plaj durumunda.
Biz de deniz keyfimizi o sahillerde yapardık.
Arafilboy’dan aşağı iner sahilde gezerdik.
Hoş korkmayın o zaman şimdiki gibi trafik, sapık, kaybolma, çocuk kaçırma gibi rezillikler yoktu.
Sahilde iki kişi ellerinde serpme ağı ile sarıkulak ve kefal avlıyor.
O zamanlar sahillerimiz balık dolu.
“Pantolonunu denize atsan balık tutarsın” misali.
Adamlar ağlarını fırlattı epey bir sarıkulak kaldı ağda.
Ben de yaklaştım, balıkçıyı izliyorum.
Baktım boyları bir karış ve ufak olanları ayırıyor irileri karnala dolduruyor.
Balık tutan adama yaklaştım; çocukluk bu ya, “Amca o küçüklerden bana iki tane verir misin” dedim.
Balıkçı yüzüme baktı ve bana hayatım boyunca unutmadığım bir çevre koruma dersi verdi; “Evladım o küçükleri denize atacağız, onlar büyüyecek sonra bir daha tutacağız, sen bu büyüklerden istediğin kadar al.” İşte insanlık, çevreyi ve tabiatı koruma mantığı te 1950’lerden.
Ya bugün, milyarlık motorlara yenilmesi dahi mümkün olmayan kraça, barbun ve mezgiti piyasaya süren çevre düşmanları.
Peki gelelim tüm Dünya’nın ısınması konusunda etrafa saçılan “sera gazları meselesine.”
Bacalardan çıkan duman rezaleti, pikniklerde çevreye saçılan şişe, plastik artıklar, naylon poşetler vs.
Ya fabrikaların, tesislerin denizlere derelere ve toprağımıza gömdüğü atıklar.
Rezil herif, Karluk Tepesi’nin tepesinde zıkkımlanmış içki şişesini, çöpünü, su şişeleri ve yiyecek poşetleri orada bırakmış.
Be adam kalkıyorsun onları topla yolda mutlaka bir çöp konteyneri var, atsana.
Yok!
Dangalaklık var ya.
Ha, Şimdi konuyu Kuran’la bağlıyorum.
Sabah namazından hemen sonra telefonuma yüklediğim Kuran’ın Türkçe tercüme okunuşundan mutlaka bir sure dinlerim.
Bu sabah ta Rum suresini dinlerken 41. Ayet; “İnsanların kendi elleri ile yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Böylece Allah (dönüş yapsınlar diye) işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”
İşte Dünya’nın iklim değişikliklerinden dolayı başına gelen felaketler, seller, heyelanlar, aşırı yağış ve bozulan iklim düzenleri, 1400 sene önce Kuran nasıl da ikaz etmiş.
Allah herkese akıl verdi, yine Kuran sık sık, “Düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz?” der durur.Gerisini de siz düşüne durun ve de Kuran ve İslam hakkında ki fikirlerinizi bir daha baştan gözden geçirin.
İyi haftalar.