Dünyanın hiçbir yerinde, bizde olduğu gibi ayni insanlar kendi uzmanlık alanları dışında onlarca konu ile ilgili televizyonlara çıkarılıp konuşturulmazlar. Vatandaş olarak bizler ayni insanları her programda görmekten doğrusu yorulduk! Bakıyorsunuz terör konusu; konuşmacıların hiç biri terör uzmanı değil, bakıyorsunuz Kanal İstanbul’un olası İstanbul depremine etkileri; konuşmacıların hiç biri deprem uzmanı değil, bakıyorsunuz dış politika ve Türkiye’nin tutumu; konuşmacıların hiç biri diş politika konusunda uzman kişiler değil!
Bakıyorsunuz eğitimde PİSA sonuçları ve Milli Eğitimimizin durumu; konuşmacıların hiçbiri eğitim bilimci değil! Bakıyorsunuz spor konusu, konuşmacıların hiç biri spor uzmanı değil! Bu örnekleri çokça artırabiliriz. Diyeceksiniz ki; nasıl oluyor da ayni insanlar her konuda uzmanmış gibi televizyon programlarında boy gösterip saatlerce konuşabiliyorlar. İşin ilginci bu tür programlar artık kimselerin umurunda olmuyor ancak, bunu da henüz anlayan olmamış gibi programlar; “dolu-dizgin” devam ediyor!
Organik gıdalar yerini fason üretimlere ve sanayi imalatlarına bırakarak sağlığımızı tehdit edecek duruma gelmiştir. Tıpkı bunun gibi bilgi ve kültüre dayalı, alanında uzman kişilerin sunduğu programlar yerini, ellerindeki pahalı telefonlara gelen anlık mesajların ilgili konuşmacı tarafından aynen okunması gösterisine bırakmış durumda. Bir insanın bir hafta içinde, uzmanlık isteyen birden fazla programda konuşmacı sıfatı ile bulunması zaten mümkün değildir. Bunun için konuşmacılar nihayet işin kolayını buldular. Programa çıkmadan önce muhtemeldir ki; çalışma bürolarında kendi çalışma arkadaşlarından kurdukları bir hazır komisyon bulunduruyorlar. Bu komisyon televizyon programındaki akışa göre kendi temsilcisine sorulan sorular ile ilgili bilgi notları aktarıyor ve katılımcı da hiç rahatsız olmadan, bu bilgi notlarını milletin gözüne baka baka okuyarak güya görüşlerini kamuoyu ile paylaşmış oluyor!
Çoğu kez hepimiz bu programları seyrederken, bir konuşmacı konuşmaya başlayınca, diğer konuşmacılar hemen cep telefonlarına yoğunlaşıyorlar, rakip konuşmacının ne deyip-demediğine odaklanmadan, çalışma ofisinden gelen mesajı anlamaya çalışıp kendisine sıra gelince, hiçbir heyecan duymadan ve göz temasına ihtiyaç görmeden bilgi notunu okuyor, bitince başka da bir şey söyleyemediğini görüyoruz. Programlar “taşını öğüten değirmenler” gibi uzadıkça, bu kez konuşmacılar uyumamak için kendini zor tutuyor ve doğrusu bu programlar halk dili ile söylemek gerekirse “kabak tadı” veriyor!
Son zamanlarda bu komediye program sunucuları da katılarak, katılımcılara sorulan soruları, cep telefonuna gelen mesajlarla yönlendiriyor. Belli ki, onunda çalışma ofisinde program için hazırlanan ve çalışan bir gurubu var. Dolayısı ile amacından tamamen uzaklaşmış, zaman zaman “horoz döğüşüne” döndürülen ve çoğu kez fasit bir daire içinde devam eden bu programlara bir çeki-düzen verilme zamanı gelmiş bulunmaktadır. Bir vatandaş olarak cep telefonlarının yönlendirdiği programları artık seyretmek istemiyoruz. Bu günkü teknoloji ile zaten her vatandaş istediği an internete girerek istediği konu hakkında anında bilgiye ulaşabilmektedirler.
Ayrıca böyle pahalı programlarda cep telefonlarına gelen mesajları dinleyerek geçireceği zaman kayıp zaman olacaktır. Hem aynı insanları, ayni tür programlarda ancak uzmanlık isteyen konularda tekrar tekrar vatandaşın önüne çıkarmanın ne faydası görülmüştür ki! Yoksa bu bir plan mı acaba? Yani İnsanımız ufuklu olmasın, dünya görüşleri de programa katılanların ufkunu aşmasın! Bu tür ısrarlardan bizler başka bir sonuç çıkaramıyoruz ve artık diyoruz ki; cep telefonlarıyla yapılan açık oturumlara son verelim, vatandaşlarımızın ufkunu daraltmayalım. Hepsi bu!