Cemil Pehlevan, Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu adına, “Toprağımızı, ekosistemlerimizi ve denizlerimizi korumak, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de yaşam hakkıdır” dedi. Pehlevan, “Topraklarımızı denize dökmek, sadece doğal kaynakları tüketmekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğimizin temel yapı taşlarını da kaybettiriyoruz. Tarım alanlarını korumak, ancak toprağın geçici sahiplerinin gerekli önlemleri almasıyla mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı.

Açıklamasında;

Trabzon’un 118 kilometrelik sahilinin 104 kilometresi, kamu ve özel sektör tarafından tahrip edilerek işgal edilmiştir. Hem çevre hem de deniz ekosisteminin hızla yok olmasına neden olan bu tahribat, yetkililerin uyarılarına rağmen devam etmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, 20 Mayıs 2024 tarihinde katıldığı bir canlı yayında, “Denizler Halkındır” projesini açıklayarak, halk plajlarının açılacağını ve kaçak işletmelere izin verilmeyeceğini belirtmişti. Ancak bu açıklamanın üzerinden aylar geçmesine rağmen, bu tahribat durdurulmamış ve aksine hız kesmeden devam etmektedir.

Trabzon’un sahil şeridinin büyük bir kısmı, tarım arazileriyle doldurulmuş durumda. Bu durum sadece yerel ekosistemi değil, Karadeniz’in deniz canlılarının yaşam alanlarını da yok etmektedir. Trabzon’da yapılan bu dolgu çalışmaları, denizle birleşen tarım topraklarını geri dönülemez şekilde kaybettirirken, aynı zamanda balıkçılıkla geçimini sağlayan bölge halkını da zor durumda bırakmaktadır. Denizin gözünü toprakla doyurmaya çalışan bu anlayış, sadece bugünü değil, geleceği de tehdit etmektedir.

Bu tahribatın ulusal boyutları daha da derinleşiyor. Tarım toprakları, çok uzun yıllar süren doğal süreçlerin bir sonucu olarak oluşur ve en uygun koşullarda 1 cm’lik toprak oluşumu için 100 ila 400 yıl gerekmektedir. Fakat, Trabzon’da hızla gerçekleşen toprak dolgu işlemleri, tarım için elverişli bu alanların yok olmasına yol açmaktadır. Bu sürecin bir sonucu olarak, günümüzde balık reyonlarında karpuz ve kavun yerine, artık deniz ürünleri görmek zorlaşıyor.

Yunanistan’da “Havlu Harekatı” adıyla başlatılan, sahil işletmelerinin halkın ücretsiz kullanımına sunulması gibi adımlar, Türkiye’nin yaşadığı bu tahribatla kıyaslandığında, farklı bir çevre anlayışının ve devlet politikalarının göstergesidir. Trabzon’daki durumu, bu hareketin tersine bir durum olarak görmek mümkündür. Tarım topraklarının kamyonlarla denize dökülmesi, sadece bir çevre felaketi değil, aynı zamanda gelecekteki gıda üretim kaynaklarının yok edilmesidir.

Trabzon sahillerinde devam eden tahribat, sadece bölge halkını değil, tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir sorundur. Tarım alanlarının ve denizin korunması için, gerekli önlemlerin bir an önce alınması ve sahil şeritlerinin halkın kullanımına açılacak şekilde yeniden düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Eğer bu konuda geç kalınırsa, dünya nüfusunun hızla arttığı bu dönemde, ülkenin gıda üretim kapasitesi ve ekosistem dengesi büyük bir tehdit altına girecektir.

Akçaabat CHP İlçe Başkanı Emre Şahin Köroğlu’ndan Tanjant Yolu Uyarısı: “Çözüm Şart!” Akçaabat CHP İlçe Başkanı Emre Şahin Köroğlu’ndan Tanjant Yolu Uyarısı: “Çözüm Şart!”

“Denize dökülen toprak değil, geleceğimiz” diyerek sözlerine son veren Pehlevan, toprağın ve denizin korunmasının yalnızca çevresel bir sorun olmadığını, aynı zamanda ulusal bir sorumluluk olduğunu vurguladı. Bu sorumluluğu yerine getirmek, ancak kararlı ve planlı bir şekilde atılacak adımlarla mümkün olacaktır.

Editör: Gözde Üçüncü