Yenilenmek için yanmak mı lazım? Ne zaman bir kalaycının önünden geçsem, bu soruyu kendime sorup dururum. Semerciler Yokuşu'ndan çıkarken belediyenin döşediği, pardon şehrimize yamadığı çakma beton Arnavut kaldırımlarına - mış gibi taşlı yollarına- Kunduracılar Caddesi tabela curcunasına bakıp, hep aynı türküyü söyleyerek avunuyorum.
"Oy Trabzon Trabzon da
İçin kalay, için kalaylı kazan
İçin kalaylı kazan..."
Semerciler Yokuşu başındayım, sülfürün kesif kokusunu duyup kendimi kalaycının içine atıyorum.
-Şehri ne zaman kalaylayacaklar Muzaffer Usta?
- Eskiden şehrimizin içi dışı kalaylıymış. Dışını bilmem ama içini kalay bile zor paklar.
- Keşke, her şey kalaylamak gibi olsa, diyorum.
Sokağımızın Arnavut kaldırımlı taşlarını bu yaz söktüler. Gün gün süreci izledim. İncecik bir su borusu için mahalleye iş makinesi soktular. Bunlar, şehrimizi hiç bilmeyen, nereden geldikleri bilinmeyen insanlardı biliyorum. Bu şehrin gerçek insanı bu zalimliği asla yapmaz. Taş deyip geçmeyin, bunlar atalarımızın izlerini taşıyan sokak taşlarıydı. İş makinesiyle mahalleyi boydan boya yardılar, borular hızlıca döşendi, taşlarsa kamyonlara yüklenip belirsiz bir yolculuğa çıktı. Kazılan çukurun üzeri yine iş makinesi ile toprakla kapatıldı. Sonra bir süre, yamanmış toprak yola bakıp durduk. Şimdiyse üzeri asfaltla kapatıldı. Yaklaşık altı ay oldu. Sokağın zamandan bize kalan en güzel yanı Arnavut kaldırımlı taşlarıydı. Biz zamana veda ederken, şimdi şu soruyu soruyoruz kendimize, "İnsanlar çirkinliğe böyle mi alıştırılıyor!"
Kalayı basa basa terk ediyoruz şehrimizi. Geriye kimsesiz ve kimliksiz bir şehir bırakarak… Türkü dudaklarımızda mırıldanmayı bırakmıyor...
"Oy Trabzon Trabzon da
Senden ayrı senden ayrılacağım
Senden ayrılacağım
Sen aklıma gelende
Sen aklıma gelende
Düşüp bayı.. düşüp bayılacağım
Düşüp bayılacağım "
Zamana direnen tek yer olan Ganita'ya gidiyorum. Kulağımda Çaykovski'nin "Symphony No. 6 in B Minor, Op. 74: I. Adagio - Allegro non troppo" sislerin içinden ve zamandan kopup gelen notaları dinleyip umutlanıyorum. Ganita'da oturup bir çay içip düşsel yolculuklara dalıyorum. Limanda Sochi'den gelip demir atmış bir gemi var. Zamanın ve gemilerin içinden kimler geçmiş kimler... Kimler Ganita'dan Boztepe sırtlarına bakmış. Çaykovski Trabzon'dan iki kez geçmiş. Birinde şehre inip gezmiş.
"Çaykovski İstanbul'da" kısacık bir araştırma kitabı, buradan okumuştum. Çaykovski’nin Tiflis' den İstanbul’a gelişini günlüklerinden anlatıyor. Ünlü besteci 1886’da ve 1889’da Avrupa seyahatleri sırasında bindiği geminin uğradığı bu büyülü Şark şehrinde kısa da olsa vakit geçirmişti.
11 Mayıs'ta Tiflis'ten Paris'e doğru ilk yolculuğu trenle başlar. Batum'dan bindiği gemi 12 Mayıs'ta yola çıkar.
13 Mayıs 1886' ta Trabzon’a varan Çaykovski yazdığı mektupta şehri, "Rüya Diyari” olarak tanımlıyor.
Artık ne o rüya şehir var, ne de Çaykovski'nin Taşbaşı yokuşundan Meydan'a çıktığı Arnavut kaldırımlı yollar var. Şehir, sokak sokak, yol yol katledildi ve yamandı. Buna yenilenmek diyorlar. Peki Çaykovski’nin ayak izleri nerede?
Gelecek Yazı, Çaykovski’nin Tiflis' deki Ayak İzleri ve Zamana Vefa