Çanakkale bir destan, bir diriliş, bir varoluştur.
Türk ve dünya tarihine damga vurmuş en önemli olaylar arasında yer alan 18 Mart 1915 Çanakkale zaferi, bir milletin birlik ve beraberlik içinde verdiği şanlı mücadelenin unutulmaz hatırası olmak bakımından insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir kahramanlık destanıdır. Bitti dendiği zaman Türk milletinin yeniden ayağa kalkış destanıdır.
Türk milleti Çanakkale zaferi ile Türk ulusunun 5000 yıllık tarih sahnesinde silinip gidemeyeceğini kendisi de şahsen idrak etmiş ve bunu bütün dünyaya İstiklal savaşı ile ilan etmiştir. Türk tarihinin yeniden yazıldığı mihenk taşlarından birisi olan Çanakkale, tarihten silinmek istenen bir milletin bütün yokluk ve imkansızlıklara rağmen, sarsılmaz bir imanla vatanı canı pahasına nasıl koruduğunu gösteren dili, rengi, etnik kökeni farklı, ancak kader birliği yapmış vatan evlatlarının şehit düştüğü yerdir.
Batının gözü, batı dediğime bakma burada bütün dünyanın sömürgeci güçlerin gözü yaşadığımız coğrafyanın üzerindedir. Ardı ardına yapılan haçlı savaşları ile gayelerine ulaşamamıştır. Ancak vazgeçmemişlerdir. Yaşanan büyük Ortadoğu projesi kapsamındaki İslam ülkelerinin işgali ardından yaşanan Arap baharı da hep bu kapsamda değerlendirilmelidir. Yaşadığımız sıkıntılı süreçten kurtulmanın yolu da, karabasan gibi ülkemizin üzerine çöken karabulutların kodlarını çözmekten geçer.
Ezcümle ecdadımız İslam’ın izzetini, Müslümanların haysiyetini ve mukaddes değerlerini müdafaa etmek için canından, cananından, bütün varından vazgeçmiştir. Gelecek nesillere de armağan edilen bu kutsal değerleri asla unutmamak, şehitlerimizin aziz hatıralarını yüreğimizde taşımak ve onların bize emanetlerini korumak, yüceltmek ve ilelebet muhafaza etmektir. Mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegane temeli budur.