“Aşksızlara verme öğüt
Öğüdünden alır değil
Aşksız adem hayvan olur
Hayvan öğüt bilir değil.”
Diyerek Aşkı ve sevgiyi öneren Yunus Emre’nin dizelerine özde değil de sözde kulak kabartıp… aşkı ve yaşamı değil de Kıyım ve Ölümü kutsayan, yürekleri kararmış, sevgiden ve aşktan nasiplenmemiş bu ademler bilmezler ki ; Can Yunus’u tartan kantar, gün gelir sizi de tartar?
İnsana ve varlığına saygı duymak bir yana, duygularını tanımayı bile zayıflık sayan, duygularını cezalandıran bir toplumda Aşk ve Sevgi ne önemli bir konu!
Görece “insan emeğine saygı” duyduğumuz çıkarsaması da, sıkça dillendirdiklerimiz arasındadır. Ama gerçek hiç de öyle değildir.
İnsan emeğine saygı duyulan bir toplumda “nasıl kazanıldığına bakılmadan para kazanan kişi” saygıya değer bulunmaz.
Oysa bugün toplumumuzun tüm etik değerlerinin aşındırılıp getirildiği noktada PARA en kutsal meta olmuştur. Paranın sahibi de en büyük saygıyı görmektedir. İnsan emeğine saygı duymak, insanlık bilincinin büyük bir kazanımıdır. Bu saygı, ilk insandan başlayarak insan emeğinin tarihsel sürecine saygı duymak demektir.
Saygıya değer olan çok para kazanmak, büyümek, yaşlanmak da değildir… İnsanın yaşarken nasıl yaşadığı, neler için yaşadığı, ne uğruna mücadele verdiği önemlidir. Bunu amaca uygun, doğru, tutarlı ve içtenlikli yapan insanların hayatı saygıya değerdir. Saygı duyulacak budur.
“İnsan yaşamı” dediğimiz süreç, salt yılların akıp gitmesi değil. Bu süreci nasıl gerçekleştirdiğimiz, yaşarken ne adına uğraş verdiğimiz, neleri başarıp, neleri başaramadığımız çok önemlidir. Hayatı anlamlı kılmak ve onu iyiden, güzelden ve doğrudan yana çiçeklerle donatmak insana en yaraşandır. Saygı duyulacak olan budur.
“El etek öpmek” kavramından “ el öperek saygı göstermek” kültürüne uzanmış bir toplumda “saygı göstermek” eylemini “Yaranmak, yaltaklanmak, İkiyüzlülük” erdemsizliğinden ayırt edebilmek için;
“Saygı duymamak” ve bu “erdemsizliği ifşa etmek” öğretisi toplumla paylaşılmalıdır. Kişiliğimiz saldırıya uğrayıp, haklarımızın çiğnendiği zaman… düşüncelerimizin suç kabul edilip, duygularımız zindanlarda çürütüldüğü zaman… emeğimiz sermayeye peş-keş çekilip sömürüldüğü zaman bu saldırganlığa Saygı Duymamak ve sonlanıncaya değin Direnmek, demokratik toplumlarda Anayasal bir hak olarak onurla savunulur.
Saygıya dair bilmemiz gereken bir önemli kavram da “saygının hak edilmesi” gerçekliğidir. Saygıya değer olmak için;
-İnsanın insan olmakla temellenen Haklarına saygı duymak,
-Sosyal bir varlık olan insanın Düşüncelerine saygı duymak,
-İnsanın Duygularına saygı duymak,
-Emeği en yüce değer bilip, insanın Emeğine saygı duymak,
-İnsana, insan Yaşamına saygı duymak gerekir…
Tüm bu duygulardan nasiplenmemiş, anlayıp, kavramamış… Salt makam ve mevkiine güvenerek yarattığı korku ikliminde, esip gürleyerek insanlardan saygı bekleyenler, zamanı geldiğinde fırtına biçeceklerinin de hesabını yapmalıdırlar.
Demem şudur ki; Bizim kuşağımız saygıyı, sevgiyle sarmalayıp tüm benliğiyle anlamlandırdığından olsa gerek, günümüz faydacı yaklaşımıyla ifade bulan saygı sözcüğünün yapaylığına, bir türlü alışamadım ben!..