Ne istihbarat ne de uluslarası politika uzmanıyım. Öyle uzun uzadıya konuşacak, analiz yapacak hadde sahip değilim Hakan Fidan meselesi hakkında. Fakat birkaç cümle ile değinmeden de geçmek istemiyorum.
Hakan Fidan MİT Müsteşarı. Çok derinlikli ve harika bir stratejist. Yeni Türkiye’nin istenilen bürokrat profiline tam olarak uyuyor. Sivil iradenin seçerek beğenerek isteyerek MİT’in başına getirdiği ilk isim. Emirlerini küresel güç odaklarından ya da vesayetçi iç odaklardan değil yalnızca Başbakan’dan alıyor.
Belli ki bu profil birilerini rahatsız etmiş. Birilerinden kasıt İsrail ve Amerikan’ın başı çektiği küresel güç merkezleri ve bunların içerideki uzantıları. CIA, MOSSAD, MI6 ve benzerlerinin rahatsızlığı anlaşılabilir. Zaten bu servisler Hakan Fidan’dan rahatsız olmamış olsaydı asıl sıkıntı o zaman nüksederdi. İsrail’in, Amerika’nın, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın memnun olduğu bir istihbarat şefini Allah bize bir daha nasip etmesin.
Benim asıl meselem bu küresel güç merkezlerinin ekmeğine yağ sürercesine Hakan Fidan karşıtı bir tutum sergileyen bir takım iç odaklar. Neymiş, devleti yönetenlerin bir kısmı ve başta Hakan Fidan İrancı imiş. İşin enteresan tarafı ise aynı Hakan Fidan aynı odaklarca Suriye’deki El Nusra gibi aşırı şiddet yanlısı, mezhepçi, Şii düşmanı örgütleri desteklemekle ve onlara yakın durmakla suçlanıyor. Bu ne perhiz ne lahana turşusu. Bir insanın hem İran yanlısı olması hem Şii düşmanı örgütlere destek vermesi ne komik bir iddiadır. Bu iddiayı ortaya atanlar ve savunanlar bu iki ithamın birbirini hükümden düşürdüğünü göremeyecek kadar akademik perspektif yoksunu kişi ve güçlerdir.
Ne gariptir daha dün İsrail’in, Amerikan kucağında geziciler vardı. Hedef millet ve milletin adamları idi. Bu gün aynı güçlerin kucağında bir başka iddia ile bir başka argüman ile yine bu toplumun bir başka kesimi var. Senaryolar, kullanılanlar farklı. Hedef yine aynı.
Değişmeyecek gerçek ise bu milletin kendi adamlarını hiçbir güç odağına hiçbir bahane ile yem etmeyeceği, yedirmeyeceği gerçeği.
YEREL SEÇİMLER
30 Mart 2013. Halkın kendi istediği kişiyi Çankaya’ya çıkarabilmesinin önündeki son viraj. Dolayısıyla Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimi.
Bizde elimizden geldiği kadar böylesine önemli ve tarihi nitelikteki seçimleri bu köşede her hafta konu almaya çalışacağız. O zaman Bismillah’ı seçimlerin kaderinin belirleneceği yerden, İstanbul ile diyelim...
İstanbul, Türkiye’nin kalbi. Her seçime girilirken İstanbul’u alan Türkiye’yi alır parolasıyla girilir. O yüzden İstanbul seçimleri herkes için çok önemli.
Partilerin İstanbul’da aday belirleme uğraşları sürüyor. Cevap bekleyen iki soru var:
AK Parti ve CHP’nin adayı kim olacak?
MHP ve BDP çıkartacakları etkisiz aday ile fiili olarak CHP’ye destek verecek mi?
Birinci sorudan başlayalım:
AK Parti İstanbul’a çok önem veriyor. Kaybetmeyi düşünmek bile istemiyor. Hesabı net. En fazla kim oy alacaksa AK Parti’nin adayı o olacak.
Mevcut Belediye Başkanı Kadir Topbaş kamuoyu ve gayri resmi temayül yoklamalarında yüksek başarılar elde ediyor. Yaptığı akıl almaz ve hayallere bile sığmayan yatırımları onun hem seçmen hem parti nazarındaki en büyük kozu. Fakat yeterli mi bilinmez. AK Parti’nin bu konudaki tavrını birazda CHP’nin çıkaracağı aday belirleyecek. Dolayısıyla olası sürprizlere sürpriz isimlerle karşılık verebilir AK Parti. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve daha çarpıcı olarak Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş zikredilen sürpriz isimlerin başını çekiyor. Ama belirttiğimiz gibi AK Parti adına şimdilik bütün ibreler Kadir Topbaş’tan yana.
CHP’nin İstanbul adayını belirleme süreci farklı argümanlarla işliyor. Soru net: CHP İstanbul’da Mustafa Sarıgül’ü aday gösterecek mi göstermeyecek mi? Cevap net değil. Zira Sarıgül’ün Genel Başkanlık arzusu hesapları karıştırıyor. Bütün Türkiye’nin üzerinde mutabık olduğu gerçek şu ki CHP İstanbul’da en yüksek oyu Sarıgül ile alır. Bu gerçek altlarından koltuklarının alınma ihtimali yüksek olan genel merkez yöneticilerini istemeyerekte olsa Sarıgül üzerinde uzlaşmaya itiyor.
İbre iki taraf içinde sürekli dönüyor. Fakat son olarak gelinen nokta şu: Sarıgül’ün ekibinden olduğu bilinen İBB’nin bağımsız meclis üyeleri geçen gün CHP’ye katıldı. Sarıgül’ün de kısa bir süre içerisinde CHP’ye katılıp akabinde CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması bekleniyor.
İkinci soruya gelince.
Bence cevabı çok açık. CHP büyük bir gövde gösterisi eşliğinde AK Parti’nin karşısına Mustafa Sarıgül ismiyle çıkarsa MHP ve BDP çıkaracakları zayıf adaylar ile fiili olarak CHP’nin desteklenmesine yardımcı olacaklar. Zaten Sarıgül’ün bu garantiyi almadan aday olması zor ihtimal.
İstanbul seçimleri çok su kaldırır. Kayda değer gelişmeler oldukça İstanbul’u konuşmaya devam edeceğiz...