Bu kadim kentin havasını soluyup, suyunu içtiniz. Yetmedi milyonluk bütçelerle kendinize makam odaları tefriş edip makam koltuklarına, makam araçlarına bir güzel kurulup, yandaş ve yalakalarınızla kendinize tozpembe dünyalar yaratınız! Ama yine de buram buram tarih-kültür-sanat kokan, 4000 yıllık geçmişi olan bu dünya mirası kenti bir türlü sevmediniz. Trabzon’umla özdeş, sokaklarımın, mahallelerimin altını üstüne çevirip, inci bir kolye gibi kentimi kuşatan o güzelim sahilime - Boztepe’me acımasızca kıydınız?
Hiç mi vicdanınız sızlamadı, hiç mi kendinizi bu topraklara ait hissetmediniz? Trabzon’lu Ulaştırma ve Altyapı Bakanının, şimdilerde günah çıkarması bu acı gerçeği değiştirir mi hiç? Görece Meclisler, komisyonlar, Konseyler kurup, gününüzü gün ederken oluşturduğunuz ilizyon ortamının sürgit devam edeceğini, kimsenin de olup bitenlerden habersiz olabileceğini mi sandınız?
Yok öyle bir dünya! “ Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak! Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak, Atıştırın, tıkıştırın, kapış, kapış ,çanak, çanak…” bu kent ve yaşayanları, izini sildiğiniz değerlerini unutmayacağı gibi sizi ve kolaylaştırıcılarınızı asla affetmeyecek. Ötesini söylemiyorum bile! Her şey bir yana siz, gurur-ı ihtişam içinde halvet olup giderken bari yasa gereği halkı bilgilendirme ve gereğini uygulama işlevinizi yerine getirip, kırsalda yaşayan yurttaşlarımıza yardımcı olabilseydiniz?
Benimki de soru mu şimdi? Tabii ki olmazsınız, “Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay; Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay” yoksa vatandaş bilgilendirildiğinde o tepe tepe kullanılan değirmenin gürül gürül akan suyu eksilecekti değil mi? Yine de ben, ödül dağıtmaktan, birbirini yalayıp parlatmaktan! Fırsat bulamayan zamane fırıldaklarına inat, halktan saklanan gerçekleri dilim döndüğünce izah etmeye çalışayım; 6360 sayılı Kanun ile Büyükşehir Belediyesi oluşturulma şartı 750 bin nüfus şartına indirgenerek idareye takdir hakkı tanınmış, beraberinde yürütmenin eli güçlendirilmişti. Yeni yasa ile büyükşehir belediye sınırları genişletilerek, il mülki sınırları olarak belirlenmiş bir biçimiyle kendilerine alan açılmıştı! Ama gelin görün ki; yasayla getirilen bütün şehir uygulaması ile genişletilen sınırlar, belediyenin kaynakları verimli kullanmasını zorlaştırdığı gibi, hizmet kalitesini düşürmekte ve mali açıdan birtakım sorunları beraberinde getirmekteydi.
Belde ve köylerin mahalleye dönüştürülmesinin kırsalda yarattığı onulmaz sakıncalar sonucu, uygulamadan sessiz sedasız geri dönüldü. 7254 sayılı Torba Yasa’daki köy statüsüne ilişkin düzenleme 16 Ekim 2020 tarihli Resmi, gazetede yayınlandı. Söz konusu düzenlemeye göre, büyükşehirlere bağlı mahallelere dönüştürülen köy ve belde yerleşimleri, başvuruda bulunmak koşuluyla “Kırsal Mahalle” statüsüne geçebiliyor. Statü değişikliğine ilişkin başvurular, ilgili ilçe belediye meclislerinin onayı ile karara bağlanabiliyor. Böylece, 2012 yılında halkın görüşü bile alınmadan mahalleye dönüştürülen 17 bini aşkın köy ve belde, 7254 Sayılı Yasanın 10.maddesi uyarınca talep etmeleri halinde kırsal mahalleye dönüşebilecek. Ancak, (dostunuzu düşmanınızı bilmeniz açısından işte burası çok önemli!) Büyükşehir belediyesi, ilçe belediyesinden gelen teklifi 90 gün içinde aynen veya değiştirerek kabul edebilir ya da reddedebilir.
Oysa, köyler ve beldeler mahalleye dönüştürülürken; Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın temel kavramlarından olan yerellik ilkesi bile yok sayılıp, halka danışılmadan tek seferde karar alınmıştı! Şimdi deniliyor ki isteyen köy/mahalle veya belde ilce belediyelerine başvursun, oradan Büyükşehir’e gider ve kabul edilirse ancak o zaman “kırsal mahalle” olma hakkı elde edilebilecek. Başvuran ve kabul gören köy veya beldelerde yaşayanlar vergi, su ve benzeri ödemelerden indirimli yararlanacaklar. Şimdi sorarım size; bu durum 2014 yılından buyana süren haksızlıklara yeni bir cephe daha açmayacak mı? İki köy/mahalle düşünün bunlardan birisi haber alıyor ve başvuruyor. Birisinin hiç haberi yok. Başvurmadığı için bu indirimlerden yararlanmayacak ya da başvurmasına karşın belki de Büyükşehir tarafından bu talebi değerlendirilmeyecek bile!
Olması gereken statüsü tek kararla değiştirilen tüm köylerin yine tek kararla eski statülerine kavuşturulmalarıdır. Böylece Köy tüzel kişiliklerini kaybeden kırsalın, belediyelere devredilen ortak meraları, arazileri. Sıdıksa-Doğankaya örneğinde olduğu gibi köylünün birikimi olan, süt paralarıyla yapılan öğretmen lojmanları belediyeye eliyle satışa sunulmalarının önüne geçilebilir. Tabii ki bu arada belediyelerin borçları nedeniyle hazineye devredilen camileri de unutmamak gerekiyor! Kısacası dostlarım, otuz büyükşehirde mahalleye dönüştürülen köylerin/ beldelerin statüsüne ilişkin çok önemli değişiklikler yapıldı. Başvurulması halinde “Kırsal Mahalle” statüsüne kavuşacak köy ve beldeler için; vergi, harç ve su ödemelerinde muafiyet ve indirimler sağlanıyor.
Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarının, köy muhtarlarının çoğunun bundan haberi bile yok. Yerelde politika yapan iktidar ve muhalefetin de haberi olmadığı kanaatindeyim. Kırsal yöre insanı bu haklarını öğrenip talep etmesinin ardından bakalım mevlam neyler, neylerse güzel eyler. Dayanışma güzel şeydir. Güzel bir hafta dileklerimle.