Ütopya, gerçek hayatta oluşmayacak kadar güzel ve uygun olan toplum şeklidir. Sizce o ütopyaya demokrasi ile ulaşılabilir mi? Distopya, ütopik toplum felsefesinin antitezi olarak ifade edilir. Öyle ki distopik bir topluluk, otoriteli ve kısıtlayıcı bir yöntem olarak adlandırılır. Tarihte ilk kez John Stuart Mill tarafından kullanan bu terim “kötü bir yer” anlamına gelmektedir. Distopyada kısıtlayıcı topluluk yanında bireylerin kişisel yaşam tarzlarının engellenmesi durumunu da beraberinde getirir. Kişiler, baskıcı düzene mutlak itaat etmek durumundadır. Dünya demokrasi ile ütopyaya varmak isterken bugünün dünyasında vardığımız noktada distopyayı yaşıyoruz. Sokrates anti demokrasi yaklaşımında haklı olabilir mi? Sokrates, Ademantus isimli bir diğer karakter ile demokrasi hakkında sohbet eder. Sokrates bu kısımda Ademantus'a demokrasinin eksiklerini ve hatalarını göstermeye ve anlatmaya çalışır. Bunu yapmak için Sokrates, toplumu bir gemiye benzetir. Sokrates şöyle sorar: Eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı? Ademantus’un cevabı çok açıktır:
Elbette ki ikincisi! Sokrates’in buna cevabı ise şu şekildedir: Peki bu durumda nasıl olur da bir ülkedeki yetişkin insanların rastgele ve herhangi bir grubunun bir ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu düşünebilmekteyiz? Demagogluk ya da halk avcılığı toplumu mantıklı kararlardan uzaklaştıran sistemdir. Günümüz dünyasında demokrasi anlayışı diktatörlüğün ileri karakolu olabilir mi? Sokrates’in bahsetmeye çalıştığı şey, seçimlerde oy kullanmanın bir “yetenek” olduğudur. Sokrates’e göre oy kullanmak, “rastgele bir sezgi” olarak görülemez.
Dolayısıyla oy kullanmanın da, diğer her yetenek gibi insanlara sonradan, dikkatle ve sistematik bir şekilde öğretilmesi gerekmektedir. Yeterli donanıma ve eğitime sahip olmaksızın insanlara oy kullanma hakkının tanınması, yeterli donanım ve eğitime sahip olmayanlara fırtınalı bir havada yolculuk yapacak bir geminin kontrolünün kime teslim edileceği kararını alma yetkisi vermekle aynıdır. Elitist yani kendi alanında saygınlık kazanmış insanların varlığının demogoglar tarafından yok edildiği bir yönetim biçiminde ne kadar hedeflere ulaşılabilir?
Yani oy verme yetisi sınıflandırılabilir mi? Düşünülmeli... Neden olmasın. Bir devletin eğitim bakanını belirlemeye herkesin değil de eğitim ve gelişim alanında elitist (yetkin) kişilerin seçim hakkının olması bana göre demokrasiden çok daha ileri bir karar mekanizması olacaktır. Neden bir balığa en iyi avcıyı seçme hakkı verilir. Düşman değilim ama yüzyıllardır süren bu çabanın bizi nasıl yönettiğine parantez açmanın vakti geldiğini düşünüyorum. Çünkü eğitim seviyesi düşük, kültürel deformasyona uğramış toplumlarda demokrasi, diktatörlüğün mintari giymiş halidir. Neden bu demokrasi distopyasında çırpınıyoruz? İnsanlığın yeni bir ütopya ya ihtiyacı yok. Ütopyaya varmak için yeni bir yola ihtiyacımız var.
Not: Bu demokrasi değil midir Sokrates’i öldürten.