BORDO-MAVİ BAYRAM…


Sıra Avni Aker’de bayram yapmaya gelmişti. Buna bir de Ramazan (şeker) bayramı eklenince, Minsk Trabzonspor için adeta elma şekeriydi!

Uzmanlar “Futbol seyircisini tribünlere çeken ve uzaklaştıran temel unsur; tuttuğu ekiplerin organizmalarında meydana getirdiği hormonal değişikliklerdir. Eğer, tutulan ekibi oluşturan futbolcular, isimleri okunduğunda taraftara ‘güven duygusu’ oluşturuyorsa, organizmalarında keyif ve mutluluk hormonu Seratonin oranı yükseliyor. Yok eğer, ekibi oluşturan oyuncuların isimleri taraftarda sebebini bilmediği bir güvensizlik, kaygı duygusu yaratıyorsa, o zaman organizmalardaki mutsuzluk hormonu denilen Cortisol seviyesi yükseliyor ve kişi kendisini mutsuz hissediyor. Ve bilinçaltında ‘Kaçış mekanizması’ gelişiyor.”

Demem o ki; Avrupa kupalarında arka arkaya alınan 3 galibiyet ve Trabzonspor’un yeni transferleri, başta gurbetçiler olmak üzere herkesi tribünlere çekti. Avni Aker ve çevresi uzun yıllar böyle kalabalık görmedi. Geçen sene öylemiydi? Hatırlayın Videoton maçını; tribünlerin yarısı boştu.

Maça gelince...
En sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim; Trabzonsporlu oyuncular bu maçta milyonlara gol sevinci yaşatmalıydılar.
Amma velâkin, karşılaşmanın 87. dakikasında Zeki Yavru’nun ters vuruşunda ağlara gitmekte olan topu inanılmaz şekilde çıkaran Onur’un hareketini gördükten sonra, insanın içinden “Tur gelsin de nasıl gelirse gelsin” demekten başka bir şey gelmiyor.

Tribünler Bordo-Mavi bayraklarla donatılmış. Sahada oynamaya doyamazsın, dahası üstünde yatmak istersin!
Trabzonspor’un kadro olarak ilk maçtan farkı, cezalı Colman’ın yerine Soner’in olmasıydı.

Formül belli; Minsk ne pahasına olursa olsun gol için saldıracak,
Trabzonspor, bir kazaya uğramamak için orta sahayı kalabalık tutup, rakipten kaptığı toplarla ya kanatları Olcan ve Volkan ile havalandıracak, ya da defansın arkasına atılan uzun toplarla gol arayacak.
İlk yarı topla daha çok oynayan Minskli oyuncular olsa da, net gol pozisyonuna giren takım Trabzonspor’du.
Bordo-Mavili oyuncular biraz sakin ve sabırlı olabilseydiler, Beyaz Rusya’nın takımına Henriqua, Olcan, Adiran ve Volkan ile birkaç kez soğuk duş aldırmamaları içten bile değildi.
“Tecrübesizlik” deyip geçelim. Zira ilk yarı skorun verdiği dezavantajla sert oynayan takım rakip, sarı kart gören oyuncular Soner ve Olcan...

İkinci yarı ilk yarıdan farklı değildi
Sulima yine başrollerde. Sulima’yı bu derece başarılı kılan Bordo-Mavili oyuncuların ileride çoğalamaması ve final paslarının verilmesinde aceleci davranmalarıydı. Buna Volkan Şen, Olcan ve Henriqua’nin beceriksizliği de diyebiliriz.
Kim ne derse desin bu takıma iyi bir golcü lazım!

Bordo-Mavili takım golü bulmakta gecikince, oyuncularda aşırı kazanma isteği stresi daha da artırdı.
Her şeye rağmen tur atlayan Bordo-Mavili oyuncuları kutluyoruz. Hatırlayın geçen seneyi; çantada keklik Videoton, aynı taraftarın boynunu bükmüştü.
İşte o taraftar alkışın en büyüğünü hak ediyor. Onlar da uzun zamandır ilk defa eve mutlu döndüler.