BİR MESLEK BİR GELENEK - DEMİRCİLİK

İnsanoğlu tarih boyunca ihtiyaçlarını karşılamak için bir takım eşyalar yapmış, bu eşyalara emeğini, bilgisini, becerisini, hissiyatını katarak el sanatlarını oluşturmuştur.

Sanayileşmenin getirdiği ekonomik ve toplumsal değişiklikler geleneksel el sanatlarımızın büyük kısmının kaybolmasına, yozlaşmasına ve değişikliğe uğramasına neden oldu. El sanatlarımızın aslına uygun bir biçimde korunarak yaşatılmasının ekonomiye, istihdama, kültürel dokuya ve turizme katkısının büyük olacağı da su götürmez bir gerçektir.

DEMİRE CAN VERENLER

Kalaycılık, bakırcılık, sepetçilik, mestçilik ve adını teknolojinin hakim olduğu devrimizde unuttuğumuz, hatırlayamadığımız daha birçok meslek zamanla kayboldu veya kaybolmaya yüz tuttu. Kimimizin belleğinde tatlı bir anı, kimimizin ise belleğinde kaydı olmayan fakat duyduğumuz birer sözcük ya da ses olarak kaldı. Sanatın ve zanaatın bir arada olduğu demircilik mesleği de artık tarihe karışmak üzere.

Eskiden her köyde bir demirci dükkânı bulunurdu. Motorlu taşıtların parmakla gösterildiği o devirlerde köyün demircisi, köy ahalisinin eli ayağı gibiydi. Demirciler; çırak yetiştirir, ahiliği öğretir, sevmeyi saygı göstermeyi ve sabretmeyi hem kendilerinin hem çıraklarının iliklerine kadar işlerlerdi.

Madenlere biçim vermeyi bilen ve usta elleriyle sanatla zanaatı birleştirme marifetine sahip demirciler, kor ateşte yumuşattıkları demire örs üzerine inen çekicinden kıvılcımlar çıkararak şekil verirlerdi çeşitli aletler yaparlardı. Ateşin içinde kor gibi kızmış demir çubuğu kıskacıyla alıp örsün üzerine yerleştirir, kolunun kuvvetini ayarlayıp istediği noktanın tam üstüne indirir indirmez maden parçası sanki bir kâğıt gibi eğilip bükülür, çekicin altında uzayıp yayılır ve bir kazma, bir saban demiri haline geliverir. Bazen de, süslü bir bahçe kapısı, işlemeli bir balkon korkuluğu, hatta güzel bir çiçek demeti olup çıkar.

ÇEKİÇ SESİYLE KALFA YETİŞTİREN USTALAR

Demirci ustaları bilir; demire şekil vermek ancak ve ancak kor ateşte mümkün olur. Ateşin korunu sağlamak da kalfanın kutsal görevidir.

Kalfalar, körük yardımıyla kor ateşe kömür atarlar. Ateş harlansın diye. Usta, harlı ateşe elinde kıskacıyla tuttuğu demiri koyuverir. Demir yeteri kadar ısınıp yumuşayınca ateşten çıkar ve örsün üzerine yayılır. Bir eliyle kıskacı tutan usta diğer eliyle çekici sallar örs üzerindeki şekil almaya hazır olan yumuşamış demire. Ustanın çekiç vuruşunun açısına ve vuruş şiddetine göre demirci kalfası da balyozuyla demiri dövmeye başlar. Balyozun aynı yere vurması gerekiyorsa usta çekicini örse yavaş yavaş vurur. Usta çekicini örse yan tuttuğu zaman balyozla vurma işlemi de durur.

Demirci ustalarını, bir orkestrayı yöneten şeflere benzetmek yanlış olmaz. Çünkü kalfalar çekiçlerini ne zaman vuracaklarını ustanın çekiç ritmiyle belirlerler. Mesela dört kişinin kullandığı büyük balyozlar kor halindeki demirin üzerine inip kalkarken herhangi birinin diğerine çarpmaması bu işlemin nasıl bir uyum içinde yürüdüğünün en önemli delilidir.

Kömür kokusu ve kömür isi içerisinde her işlerini kendilerinin yaptığı ustaların maharetli ellerinden çıkan bazen çelik bazen de yumuşak demirden yapılan aletler gerçek birer alın teri el emeği ürünüdür.

Demircilik; güçle birlikte zarafet, incelik, dikkat, ciddiyet ve titizlik isteyen bir meslektir.

Sevgili hemşehrilerim,

İnsan hafızası her şeyi unuturmuş da sadece sesleri ve kokuları unutmazmış. İnanıyorum ki hala çekiç sesleri kulağımızda çınlıyor; kömür ve demirle karışık alın teri kokusu burnumuzda tütüyor. Ben, demircilik mesleğinin inceliklerini yılların eskitemediği Ali Rıza Bulut ustadan dinledim, öğrendim ve siz değerli okurlarıma anlattım. Kıymetli Ali Rıza ustama sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.

Günümüz dünyasındaki teknoloji her geçen gün daha da ilerliyor ve insan hayatında neredeyse imkansız denen hiçbir şey kalmıyor. Teknolojiyle birlikte birçok şey insanlar için kolay ve ulaşılabilir hal alıyor. Bu süreçte bazı meslekler bu popülerizme direnemiyor ve maalesef ki kaybolmaya başlıyor. Umarım ki bu yazım sizlerin hafızasında eskileri canlandırmıştır. Unutmamak gerekir ki emek verilen ter dökülen ilmek ilmek işlenen her şeyin kıymeti ölümsüzdür.

Dip not olarak eklemek isterim; Her geleneksel mesleğin olduğu gibi demirciliğin de bir meslek piri bulunmaktadır. Dâvûd Peygamber demircilerce pir olarak kabul edilmektedir. Geleneğe göre, demiri yumruğuyla döven Hz. Dâvûd ayrıca demirci kıskacını da icat eden kişidir. Bu yüzden demircilik mesleğine Peygamber Mesleği de denilmektedir.