BİR HARMANIN GELİR SONU!

Çözümsüzlüğün baş tacı edilip, çözüm diye sunulduğu Toplum mühendisleri dünyasının!  bu defaki senaryosunda  rol alan, II Abdülhamit’in bilmem kaçıncı kuşaktan torunu Nilhan Osmanoğlu’nun, çarpıcı talep ve iddialarla  hayatımıza dahil edilip  "gündemi" yeniden değiştirme  projesi bir kez daha Tarihin sopasına denk geliverdi!..

“Yeni Osmanlıcılık” oyunlarından iştahı kabarıp, Saltanatın “ılga”  edildiğini unutmuş görülen Nilhan hanım da; saraya selam çakıp!  Parlamenter sisteme olan ağır eleştirilerinin hemen ardından, ağzından baklayı çıkarıverdi. Meğerse  saraylı hanımın  “muradı” Galatasaray kulübüne ait Su Ada imiş!..

Adanın, diğer mülkler gibi dedesi Abdülhamit üzerine tapulu olduğunu, taleplerinin ivedilikle yerine getirilmesini, yok eğer bu talepler yerine getirilmez ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gideceklerini ilanen buyurmuşlar. 

Oysa İşgalciye sığınıp,  ülkesini terk eden dedesinin ve anlı-namlı damatları Ferit’in, Tapuyu Sevr Anlaşmasıyla İngilizlere devrettiğinin ayırdında olmayan zamane sultanı bilmiyor ki, BU TOPRAKLARIN TAPUSU Kurtuluş Savaşının ardından, kan ve barut kokan bir iklimde Lozan anlaşmasıyla Emperyalist işgalcilerin elinden alınıp Türkiye Cumhuriyeti Devletinin envanterine kayıt ve tescil edilmiştir.

“Bu hal ve şerait içerisinde” hevesli sultanın hissesine düşse düşse, ancak; Talibi  olduğu Su Ada’nın sahibi Galatasaray Spor Kulübünün, bir dönem Başkanlığını üstlenmiş olan Tevfik Fikret’in , hadsizlere haddini bildiren aşağıdaki  mısraları olabilir!:

“ …Verir bu fukara memleket, nesi var nesi yok hepsini,

Verir malını, canını, umudunu, düşünü,

Rahatını, sağlığını, içinin bütün ateşini,

Haydi, yuvarlayın, düşünmeyin haram mıdır, helal mi?

Yiyin, efendiler yiyin, bu iştah veren sofra sizin.

Doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin!

***

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyuncaya,  tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin.” (*)

Şiir 1912 yılında yazılmış olup, bugünün diline A.Kadir’in nefis Türkçesiyle kazandırılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğunun dağılma sürecinde yetişen, Toplumcu ve İdealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını etkileyen. Edebiyat-ı Cedide topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret, düşünce ve ideallerinden dolayı hayal kırıklığına uğramış olsa da, geleceğe dair umudunu hep diri tutmuştur…

“ Ey halkıma bir şamar gibi inen paslı yasak!

Ey kanuna saygıyı tepen kara zulüm!

Halkı ve kanunu kutsal tanıyan her yürek

Yarın seni yerin dibine soka soka anacak.

Düşsün, zorbalık için, sana eğilen başlar birer birer!

Kopsun, seni bir hak diye alkışlayan eller.”

Ancak,  ardılları Tevfik Fikret’in,  buram buram GELECEK GÜZEL GÜNLERE dair hasret kokan muştulu öngörüsüne layık olamasalar da…

Tarih sayfalarına altın harflerle yazdığı insanları;  toplumun çıkarları uğruna bedel ödeyerek soyluluğa ulaşmış insanlar arasından seçmiştir; tüm araştırmalar ve yaşanmışlıklar en mutlu insanların başka insanları mutlu kılanlar olduğunu gösterir…

(*)- Yağma sofrası (Han-ı Yağma)