Günümüz de dünya gezegeninde yaşayan Türk ve İslam aleminin merkezinde yer alacak tek ülke Türkiye’dir.  Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra stratejik bir açık ortaya çıkmıştır. Bu açık içerdeki müzmin parçalanma şartları ve dış ihlaller tarafından beslenmektedir.

Günümüzdeki Türkiye’nin durumu tarihler öncesindeki haçlı seferleri ve Moğol istilaları zamanına benzemektedir. O zamanlarda da İslam’ı ve Müslümanlığı sömürgeciler karşı koyacak bir birliktelik yoktu.  Türkiye İslam’ın ve dünyanın kalbi olarak, kültürel olarak bu konuma en yakın ülkedir. Türkleri İslam aleminin önderliğine getirecek, stratejik açığı kapatacak yöntemleri belirlememiz gerekir. Bunun da geçtiği nokta kararlılık ve liyakattir.

Kur’an-ı Kerim liyakat ilgili emri 1400 yıl önce şöyle beyan etmiştir: “Kuşkusuz Allah görevi liyakatli olana vermenizi, insanlar arasında hakem olduğunuz zaman da adaletle hüküm vermenizi emreder. Varlığınızı sürdürmenizin yegane şartıdır bu.” NİSA Ayet 58

Gerek kamuda gerekse özel sektörde liyakat ilkesi bizler için vazgeçilmez olmalıdır. Belirlediğimiz hedefler ve idealler doğrultusunda bu şarttır. Tüm bürokraside, siyasi, sivil, teşkilat başkanı, milletvekili, belediye başkanı, meclis üyeleri, muhtarları ve benzeri kişileri seçerken yada belirlerken liyakati ön planda tutmalıyız . Üç koyunu teslim etmeyeceğimiz kişilere sırf başkasının adamı diye muamele yaparsak ve onları yönetim noktalarına sokarsak bizlerin hedeflerini ve geleceğimizi yok etmiş oluruz.

Türk devletlerinin tarihten beri ortak özelliklerinde birisi kuruluş dönemlerinde olmazsa olmaz olan liyakattır. Liyakatsizliğin başladığı noktada beka sorunu ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda beka sorunu yaşamamak ve Türk ve İslam alemin önderliği için yapmamız gereken liyakate önem vermemiz ve her alanda liyakatli insanlar yetiştirmemizdir.