BAYBURT SEVDASI
***
Biri “seçilmiş”, öteki “yetişmiş” Bayburt sevdalısı.
Yetişmiş’i çok iyi tanıyorum. Yüreğindeki sevdanın boyutlarının tanığıyım.
Seçilmiş’i, seçildikten sonra ve kimi toplantılarda tanıma olanağım oldu. Onun da sevdalı olduğuna inanıyorum. Bayburtlu, o sevdayı sezmeseydi, elbette seçmezdi.
İyi de niye bir doğruda birleşip çözüm üretmiyorlar?
***
Kürşat basın çalışanı. Görevi, sorumluğu toplumsal sorunları dillendirmektir. Elbette bağımsız basın ilkelerinin ona tanıdığı sınırlar içinde. Basın çalışanlarının “basın namusu” gereğidir bu davranışı. Gördüğünü, sezdiğini yazacak, çözüme ulaştırılmasını isteyip, izleyecektir. Verdiği toplumsal haberin aşırılığı, eksiği hatta istenmemesine karşın yanlışı bile olabilir. Sonuçta haberdir ve soruna bir pencere açmayı amaçlamaktadır. Haberdeki eksiği gidermek görevi de sorunla doğrudan ilgili olan ya da olanlarındır. Basın çalışanı, haberlerinin eleştirilmesini, eksiklerinin giderilmesini, varsa yanlışlarının belirtilmesini açık yüreklilikle kabullenecek.
Mete Bey Bayburt’un, -oy versin ya da vermesin- Bayburtlunun “Belediye Başkanı”dır. Amacı, beldesini yaşanabilir koşullara ulaştırmaktır. Beldesinin her türlü sorununu saptayıp, çözüm yollarını belirleyip gidermek hem yasal hem de “yaptığı işin namusu” gereğidir. Bu sorunları tek başına belirleme, çözüm üretme ve uygulama şansı yoktur. Onun gözü, kulağı, “kentsel belleği” Bayburtlulardır. Ama illa da basın organları ve basın çalışanlarıdır. Onlara –Bayburtlular ve basın çalışanlarına- sırtını dayadığı sürece vardır, yaşar. Eğer salt kendi belleğine, yakın çevresine, daha da kötüsü “seçilmenin kazandırdığı güç”e dayanırsa, kimler zarar görür o beni ilgilendirmez de Bayburt zarar görür.
***
Akıl; basın ve başkanın uyumlu, mantıklı, uygar ve yapıcı işbirliği içinde olmalarını gerektirmez mi?
Peki, bu işbirliğinin oluşmasından kim yararlanacak? Elbette Bayburt ve Bayburtlular... Bir de bu işbirliğinin mimarlarının doyumunu ve alacakları hazzı unutmamak gerekir.
Bu uyumun sağlanmasında asıl sorumluluk kimindir? Elbette Belediye Başkanı’nındır. Çünkü O, basın çalışanlarını da kapsayan tüm Bayburtluların başkanıdır. Gözü, kulağı, toplumsal belleği olan Bayburtluları dinleyecek. Onlarla birlikte düşünecek, planlayacak, uygulayacaktır. Gereksiz, sonuç alınmayacak tartışmalara girmeyecektir. Hele hele kimilerini ya da kimi kurumları düşman olarak; kimi kişi ya da kurumları da dost görme önyargısından kendini arındıracak.
Son sözü Edebali söylesin:
“Ey oğul, artık Bey’sin;
Bundan sonra öfke bize; gönül almak sana
Suçlamak bize; katlanmak sana
Acizlik, yanılgı bize; hoş görme sana
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlamak sana
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..”
Sayın Başkan, elbette bu denli edilgen olmanı kimse bekleyemez. Ama bu öğütleri göz ardı etmemelisiniz. Edebali diyeli “Yükün ağır, işin çetin..”. Bunu bilerek seçildiniz.