Sesimizin, sözümüzün ulaştığı herkese ve her yere merhaba. Bundan sonra her hafta cuma günü bir aksilik olmadığı sürece bu köşeden sesleneceğim. Hayata, sanata, edebiyata, eğitime ve güne dair ne varsa bu satırlar aracılığı ile bir lisan-ı münasiple paylaşacağım siz değerli okurlarla. Akışın onca yoğun gürültüsü, kargaşasından azade bu köşeden; yaşama dair, olan biten her ne varsa sanatın sihirli değneği ile sözün büyüsünden geçirerek günümüzü güzelleştirmek gayesiyle küçük bir tebessüme sebep olan tüm incelikleri sunmaya çalışacağım. Edebiyat dünyasından haberler, çok okunanlar, güzel dilimiz Türkçemize dair düzenlenen çalışmalar vb. daha pek çok alanda gelişmeleri paylaşacağım.
Gazete ve gazetecilik faaliyetlerinin tarihimizdeki yeri ve öneminden bahsetmek istiyorum kısaca. Çünkü gazete toplumları bilgilendirmek ve haberleri paylaşmak adına günümüzde çok daha hızlı bir veri akışına sahip internet dünyası olmasına rağmen tarihi itibarıyla çok önemli bir yere sahiptir. Hatta tarihte ilk çıkan gazete haber toplama ve dağıtma amacıyla MÖ 59 yılında 2.000 kopya olarak Roma Senatosunca çıkarılıp imparatorluğun değişik köşelerine dağıtılan Acta Diurna'dır. Roma Senatosunca çıkarılan bu gazetede fethedilen toprakları, siyasi gelişmeleri, toplumsal olayları ve gladyatör dövüşlerinin sonuçlarını okuma bilen Roma vatandaşları meydanlık bir alanda yüksek sesle okuyarak okuma bilmeyenlere duyururdu.
Bizim tarihimizde gazetecilik faaliyetleri batılılaşma sürecindeki büyük değişimlerin ve farklılıkların yaşandığı basın tarihimizin başlangıcı sayılabilecek matbuat hareketlerinin yoğun olduğu Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla olmuştur. Bizde yayınlanan ilk gazete devlet eliyle 1831'de yayınlanan Takvimi Vekayi’dir. Bu resmî bir gazetedir. Takvim-i Vekayi’yi yıl yıl Ceride-i Havadis (1840) , Tercüman-ı Ahval (1860), Tasvir-i Efkar (1862), Muhbir (1866), Hürriyet (1868), İbret (1870) ve Tercüman-ı Hakikat (1878) izler. O süreçte gazete bilgiyi gündemde olanı çok daha sistemli paylaşan bir yayın aracı olması hasebiyle çok kıymetlidir ve önem arz eder. Çünkü bir yandan günlük hayatın olaylarını göz önüne sererken bir yandan da devrin toplum hayatını ilgilendiren akımları, vatan sevgisi, hürriyet aşkı, bireyin varlık sergilemesi, fikir hürriyeti, hak ve adalet, medeniyet ve prensipleri, devlet ve halk münasebeti, din ve dünya işleri, eğitim ve öğretim ile ilgili görüş ve düşünceler, okuryazar olan kesimin ulaştıkları ve aydınlar arasında gazete vasıtasıyla yayılmaya başlar. Fikirlerin paylaşılması, yayılması gazete ile yapıcı bir unsur olarak hayatımıza girer.
Öte yandan düşününce edebi faaliyetlerin gelişmesi ve edebiyatımıza yeni türlerin girmesi de bir yanıyla gazetecilik faaliyetlerinin yaygınlaşmasının ürünüdür. Tanzimat yıllarında yayınlanan gazeteler yeni türlerin edebiyatımıza girmelerine yardım eder. Tiyatro, tercüme eserler, telif romanlar ilk ürünlerini gazete ile verir. Bunların yanı başında makale, tenkit, deneme gibi bugün dahi bünyesine dâhil türleri de kendiliğinden beraberinde getirmiş olur. Böylece toplumun düşünce sahası gelişir, fikirlerin paylaşılması yaygınlaşır. Bu yeni görüşler o günün toplum hayatında yeni bir zümrenin doğmasına zemin hazırlar. Bütün bunların sonucu olarak da yeni bir edebiyat teşekkül eder.
Bütün bunları yazmamdaki gaye böyle bir köşeden seslenmenin sorumluluğunu her daim taşıyan, okuyan düşünen bir birey ve bir eğitimci olarak yazmanın önemini vurgulamaktır. Bu bilinçle ve sorumlulukla doğan güneş altında iyiliğe ve güzelliğe dair ne varsa paylaşmak temennisiyle, yeniden merhaba.
AYŞEGÜL KÖSE