SONNOKTA RÖPORTAJ - Trabzon Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Erol Sayın Son Nokta’ya çarpıcı açıklamalarda bulundu. Meclis’te hazırlığı süren Hayvan Hakları Yasası’yla hayvanlara yönelik işkencelere daha ağır cezalar verilmesi gerektiğini kaydeden Erol Sayın, meşhur Trabzon tereyağı markasını korumak için de Jersey ırkı ineklerin sayısının artırılması gerektiğine değindi.
Koronavirüs salgınında tüm sağlıkçılar gibi veteriner hekimlerin de çalıştığını ancak özlük haklarındaki eşitsizlik nedeniyle haklarını yeterince alamadıklarını söyleyen Erol Sayın, “Veteriner hekimleri olarak tek sağlık konseptinde sağlık çalışanı olarak görev yapıyoruz. Pandemi süresince veteriner hekimleri yine aynı şekilde sahada 24 saat esasına göre çalışmaya devam etti. Sağlık çalışanları nasıl ki insan sağlığı için hastanede mücadele veriyorsa veteriner hekimleri halk sağlığını koruma adına hayvanlardan insanlara geçen zoonat gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele ediyor. Veterinerlerin özlük haklarının iyileştirilmesi gerekiyor.” dedi.
KIRSALDAKİ ÜRETİCİ DESTEK GÖRMELİ
Sayın, hayvancılığı artırmak için kırsaldaki üreticilerin daha fazla desteklenmesi gerektiğini belirterek, “Hayvan sayısında eskiye göre düşme olduğu doğrudur fakat artık hayvan sayısı değil verimi ön plana çıkıyor. Bölgede bakılan büyükbaş hayvan olarak Jerseyi melezi tarzında günde 8 litre süt veren hayvanlarımız artık 15 litre süt veriyor. Yani üretim artışı söz konusu. Pandemi sürecinde köye dönüşler oldu ve insanlar hayvan alıp kendi sütünü kendi üretmeye başladı. Bölgemizde çoğunlukla aile işletmeciliği yapılıyor ve ekonomiye bu şekilde katkı sağlanıyor. Ancak mevcut desteklemeler aile işletmeciliği için yeterli olmuyor, daha fazla desteklenmesi lazım.
Tarım Bakanlığı'nın düve alımında verdiği yüzde 40 hibe desteği var ama fiyatlara bakarsak damızlık sertifikalı hayvanların fiyatları 18-20 bin lira. Devletin burada geri iadesi var ama bu destekleme sermayesi olanlar için yararlı olabiliyor. Aile işletmeciliği yapan vatandaşlarımızın bu desteği alması çok zor. Bankadan kredi alsalar ipotek sorun oluyor. Köyde yaşayanların buna karşılık verecek durumu yok. Kırsalda hayvancılığı ve Jersey ırkını korumak için kalıcı çözümlere ihtiyaç var. Buzağı kreşleri kurup İŞKUR aracılığıyla buradaki Jersey ırkı buzağıların dışarıya gitmesini önleyecek projeler önermiştik fakat bunlar maliyetli projeler. Jersey ırkını korumazsak ne Hamsiköy sütlacı, ne Akçaabat köftesi, ne Trabzon tereyağı olur” diye konuştu.
TRABZON TEREYAĞINI LEKELiYORLAR
Süt ürünlerinde yapılan tağşiş ve taklitlere dikkat edilmesi gerektiğine değinen Sayın, “Markalaşan ürünlerimizi korumak için tağşiş yapmaktan ve bunları tüketmekten kaçınmalıyız. Marketten alınan tereyağında içinde ne olduğu yazıyor. İçinde bitkisel tereyağı varsa o bizim Trabzon tereyağımız değildir. Coğrafi işareti olan Trabzon tereyağına tadını ve rengini veren Jersey ırkının sütüdür. Irk bozulunca süt de tereyağı da aynı olmaz. Holstein hayvanın sütünden yapılan tereyağı beyaz olur, ona da karoten katarak renk verilir. Jersey’in sütünde ise karoten fazladır. Taklit ya da tağşiş dediğimiz şey ürüne farklı şeyler katmaktır. Tarım İl Müdürlüğü’nün yaptığı denetimlerde tereyağı diye satılan ürünlerin içine margarin katan çok kişiye ceza kesildiğini biliyoruz. Bunu yapanlar Trabzon tereyağını lekeliyor.” sözleriyle anlattı.
DAĞDA ÖLÜME TERK EDiLiYORLAR
Sokak hayvanları konusunda ciddi adımlar atılarak tüm belediyelerin bu sorumluluğu üstlenip çözüm bulmasının gerektiğin belirten Sayın, “Trabzon Büyükşehir elinden gelen gayreti ne kadar yaparsa yapsın sınır iller olan Rize, Gümüşhane gibi belediyeler katkı sağlamazsa bu hizmetlerin ayağı yere değmez. Sokak köpeklerini bir yerden alıp diğer şehre bırakarak, dağ başına atarak bu çözülmez. Sokak hayvanlarını ormanda, dağ başında ölüme terk edince onlar da hayatta kalmak için yaban hayatına müdahale ediyor ve doğanın dengesi bozuluyor. Sokak hayvanlarına çözüm bulamayacak kadar aciz miyiz? Meclisten çıkması beklenen Hayvanları Koruma Kanunu’nda bununla ilgili çözüm yollarının olmasını isteriz. Ayrıca bu yasa hazırlanırken veteriner hekim merkez konseyi ve hayvanları koruma derneklerinin de fikrinin alınması gerekiyor.” şeklinde belirtti.
HASTA HAYVANI SAKIN KESMEYiN
Şarbon hastalığına karşı vatandaşların daha bilinçli davranması gerektiğini söyleyen Sayın, “Şarbon olarak bilinen zoonos hastalığı ölümle sonuçlanabiliyor. Kendi otumuzu kendimiz üretemediğimiz zaman dışarıdan saman alıyoruz ve şarbon bu şekilde bölgemize gelebiliyor. 2- 3 gün içerisinde hatta bazen 1 gün içerisinde hayvanı öldürebiliyor. İnsanımız, hayvanı hastalandığında ‘mundar olmasın’ diyerek hayvanı kesinlikle kesip yememek lazım.” şeklinde uyardı.
TEK BAŞINA YETMEZ
Hayvanlara yönelik eziyetlerin önlenmesi için yeni hazırlanan yasada ağır yaptırımlar ve caydırıcı cezalar olmasını gerektiğini vurgulayan Sayın, “Birisi köpeğin ayaklarını kesiyor ve haftalarca bunu konuşuyoruz. Hayvana eziyet eden insan nasıl bizden biri olabilir? Cezaların daha ağır ve caydırıcı olması lazım ama elbette ki tek başına yetmez, Milli Eğitim olarak anasınıfından itibaren bu bilinci vermeliyiz. Yaşananlara insani boyuttan bakarsak, bir yanda köpeğin ayaklarını kesen adamlar serbest kalıyor, diğer yanda fındıklığında yasak ırk köpek besleyen adam