Yalnız benim şahsıma, bakanlığıma bir faydası oldu Gezi Parkı’nın.Çevreciliği Türkiye’ye daha çok tanıttı.Bizim duyarlılığımızı daha çok artırdı.
Gezi Parkı ile Türk insanına çevrecilik nedir,iklim değişikliği nedir,havaların ısınması,derelerin kirlenmesi nedir?Bunu biraz daha anlama fırsatı bulduk.
Böyle bir faydası oldu”..
Bu sözler Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a ait..
 “Gezi Parkı” olayları ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yaptığı açıklamayı iyi analiz etmek gerek..
Bakan Bayraktar hem cesur söylemlerde bulundu hem de Türkiye gerçeğini ortaya koydu..
Çevre duyarlılığı konusunda aslında biz neredeyiz?
Ne kadar çevreciyiz..
Ne kadar samimi bir yaklaşım sergiliyoruz..?
Yıllardır sadece gazete manşetlerine taşınan,kenarda-köşede konuşulan ve sürekli “sorun” olarak gündemde kalan çevre konusunda iş ne zaman “çözüme” gelse kafamızı kuma gömdük ne yazık ki?
Çevre duyarlılığı kararlılık ister,cesaret ister, bilimsellik ister..
Çevre duyarlılığı karşıya-karşı olmak anlamına gelmez..
Çevre duyarlılığı öyle iki slogan at kenarı çekil mantığı ile yürütülmez..Bireysellik değil organize olabilmek önemlidir..
Çevre duyarlılığı  önce insanın kendisiyle barışık olması,doğanın ekmek-su kadar hayatının vazgeçilmez bir parçası olduğunu kabullenmekten geçer..
Bakan Bayraktar’ın Gezi Parkı eylemleri ile ilgili  “Çevreciliği Türkiye’ye daha çok tanıttı” mesajı yerden-göğe kadar haklı bir tespittir.
Devletin üst kademesinden yapılan bu açıklama çevre konusundaki duyarlılığın geliştirilmesi, taleplerin daha çok dikkate alınması ve kazanımlar noktasında bütün kesime uzatılmış bir zeytin dalıdır.
Türkiye’nin sağlıklı bir çevre politikası izlemesi noktasında bu tavra çok önemle ihtiyaç vardı..
Bakan Bayraktar her süreçte bu adımı atıyor,uygulamalarıyla ortaya koyuyor.Umarım bu noktadan geri adım atılmaz,umarım bu açıklamalara toplumun her kesimi  sağa-sola çekmeden sahip çıkar..
Hepimizin özlemi daha yaşanabilir bir çevre değil mi?
Çöp sorununu çözülmüş,denizi kirletmeyen bir sistem geliştirilmiş,derelerine sahip çıkılmış, ormanların talan edilmesi engellenmiş,yaylaların doğal güzelliği korunmuş,gölleri turizme kazandırılmış,sokakları tertemiz kokan,caddelerinde çiçekler açan bir Trabzon bir Türkiye hepimizin özlemi değil mi?
İnsanların ağaçtan-yeşilden ve doğadan vazgeçmesi mümkün mü?

KATKISIZ EKMEK
VE TRABZON!
Dün yürürlüğe giren tebliğ uyarınca ekmek,katkısız ekmeklik buğday unu yada tam buğday unundan yapılacak.
Düzenleme ile ekmekte maya ve tuz dışındaki katkı maddeleri ayıklanacak..
Bir başka deyişle ekmek artık sadece un-maya-tuz ve sudan yapılacak..
Ekmeğe 20 çeşit katkı maddesi koyuluyordu..
Bu uygulama elbette ekmeğin tadı ve lezzeti konusunda olumlu olacak..
Aynı zamanda daha sağlıklı ekmek tüketeceğiz..
Ekmek konusunda Türkiye genelinde “marka” olan Trabzon’da ise katkı maddesi zaten kullanılmıyordu..
Bu anlamda bir sıkıntı yok..
Fakat yeni uygulama fırıncı esnafını Trabzon’da da sıkıntıya sokacak..
Özellikle “tekli ekmek”  üretiminde kepenk oranı yüksek olup, tuz seviyesi düşünce hamur yeterince kabarmıyor..
Bu durumda  un tüketimi konusunda fırıncı esnafını zora sokuyor..
Örneğin bir çuvaldan 200 ekmek çıkacaksa,bu uygulama ile 160 ekmek çıkacak
Mali anlamda girdiler fırıncı esnafını zor bırakacak..
Sofralarımızın vazgeçilmez ürünü olan ekmek konusunda gerçekleşen yeni düzenlemeyi her koşulda destekliyorum.
İnşallah ekmek israfı konusunun da önüne geçilir..
Bu arada üzülerek söyleyeyim Ramazanda Trabzon’da ekmeğe zam gelecek gibi?
Eyvah diyorum başka bir şey demiyorum..
Öte yandan Domatesin kilosu yine 5 TL oldu..
Ramazan yaklaştıkça fiyatlar artıyor!
Anlamadım gitti bu işleri pazara da gidemeyeceğiz artık!