Giderek güçlenen “Yönlendirme merkezleri”, bireyin ve özgür düşüncenin yerini alma becerilerini her geçen gün daha da geliştiriyorlar.
Oluşturulan atmosfere bir şekilde dâhil olunduğunda, arkası…
İstediğim her neyse; bilin ki o, en doğrusudur, en güzelidir ve en eksiksizidir.
Sizin için en iyisi, en hayırlısı odur. Onun için macera aramaya gerek yok; beni duyun, bana uyun yeter.”
Arkası böyle gelecektir!
***
Günümüzün en temel sorunlarından biri, şüphesiz ki aynılaşmak...
Aynılaşmak;
Düşünmek, okumak-yazmak, yemek-içmek, giyinmek ve benzeri gibi tercihlerin; bireylerin özgür iradelerinin yansımalarıyla değil, dayatılanların giderek toplumsal kabul haline gelmesiyle gerçekleşiyor. Aynılaşan toplumlar; farklılığın, renkliliğin ve üretkenliğin, zenginliğini ve coşkusunu kısa sürede kaybediyorlar.
Bir defa o kulvara girildi mi, farklı olan her şey düşman gibi algılanmaya başlanır. Bizim gibi düşünmüyorsa, giyinmiyorsa, bizim istediğimiz gibi yaşamıyorsa ve hatta yiyip içmiyorsa; daha ne olsun öteki işte…
Aynılaşma dayatması; çoraklaşan beyin ve durağanlaşan toplum sorunu yaratır ki bunların tedavisi çok zordur.
Spordan siyasete, müzikten tiyatroya, şiirden romana, mizahtan folklora kadar bütün alanlar bu yönlendirmenin taşları ve algı motifleriyle döşenirken bize düşen başkalarının ıslığını çalmaktır artık.
Böylece tahammül dağarcığımız köreltilmiş, ayranımız çoktan kabartılmış olur.
Buradan ancak, güvensizlik ve korku doğar. Toplumsal kutuplaşma hızlanır ve birlik duyguları zayıflar.
***
Bir dönem bıyıklara ve parkalara takmıştık, tabii ki yetinmemiş; gazeteleri ve kitapları düşman bellemiştik.
Şimdilerde biat merkezleri, yeni ayrıştırma alanları üzerinden üflüyorlar beyinlerimize, en yakınımızdakini bile öteki olarak bellettirebiliyorlar bize.
Hep beyaz ya da hep mavi olsun istiyoruz. Ya siyah, siyah öteki mi?
Siyah olmadan beyaz, öyle mi?
Ya seyrine doyamadığımız o büyülü gökkuşağı…
Hangi rengi Allah, anlamsız yaratmış?
Siz masum; öteki, günahkâr öyle mi?
O halde taşlayın günahkârları…
Ama Hz. İsa’nın buyurduğu gibi, “İlk taşı günahsız olanınız atsın”
***
Aynılaşma kulvarı hiç farkında olmadan alır götürür bizi.
Birde bakmışız ki; aynı türküyü söylemeyene elimiz kakmış, aynı pencereden bakmayana dilimiz azmış. Sonra neler oluyor bize diye sorarız.
Sorarız sormasına da…
Cevap bellidir; “Biz bilmeyiz, büyüklerimiz bilir.”