Amud-i Fekari (veya Fikari) olarak bilinir. Halk dilinde ise Amud-u Fukara olarak kullanılır. Merak edenler bir zahmet sözlük edinip tam anlamını öğrenebilirler.
Konuya gelirsek; Atatürk Türk halkı ile Kurtuluş mücadelesine hazırlanırken kuracağı ülkenin yönetim biçimini Cumhuriyet olarak adlandırmış, Çankaya yıllarında yönetimden çok sistemi uzaktan da olsa etkili bir biçimde şekillendirmeye devam etmişti.
Milletine olan güveni tartışılmaz olan gazinin, “Biz bize benzeriz.’’ cümlesinin bu ülkenin nesillerine öğretilmesi gerekir. Havaya kurulmuş bir cümle değildir. “Bağımsızlık benim karakterimdir.’’ cümlesiyle eşdeğerdir.
1935 yılında CHP tüzüğüne, “Bütün kuvvetleri nefsinde toplayıp tek partiyi, tabiî dolayısıyla, devleti ve memleketi kendi başlarına idare edecek olan yüksek meclisin azasını… Diyorum; onları kim seçecek; bu zorbalar heyeti, kuvvet ve salahiyetlerini kimden ve nasıl alacak?” karşı çıkışına eşittir. “Bağımsızlık, gelecek, özgürlük her şey adaletle vardır.” sözüne tabidir. Sistem milletin bekasıdır, sistem milletin refahıdır, sistem milletin muhasır medeniyete ulaşmasıdır. Sistem hak ve hürriyettir.
Bir sistem: 70’li yıllarda Prof. Dr. Philip George Zimbardo, Amerika Birleşik Devletleri Stanford Üniversitesi’nde bir deney gerçekleştirdi. Zimbardo deneyi olarak geçen bu çalışmada iki grup gönüllü kullanıldı. Stanford Üniversitesi altında oluşturulan sanal bir hapishaneye bir grup mahkûm, diğer grup ise gardiyan ve yönetici olarak yerleştirildi. Altıncı günün sonunda kendilerini rollerine kaptıran gardiyan denekler şiddet eğilimleri göstermeye başladı. Sistemin onlara verdiği gücü kullanan gardiyanlar terör estiriyordu. Israrla deneyin nereye kadar gidebileceğini araştıran Zimbardo’ya, asistanlarından sonradan eşi olacak asistanı itiraz ederek deneyi sonlandırdı. Bu bir sosyal psikoloji deneyiydi. Kurulan sistemin denekleri ise rolleri belirleyen yöneticinin insanlarıydı. Tüm direktifler yöneticinin elindeydi ve bu deneyi ancak yönetici bitirebilirdi. Deney sonrası birçok sosyolog yaptıkları yayınlarda deneyin roller değişerek devam edebileceğini savundu. İnsanoğlu Habil ve Kabil’den gelen intikam duygusunu daha çok araştırmak ve anlamak ihtiyacı hissediyordu. Rövanş istiyordu!
Geçmişten günümüze kurulan sistemler ayakta kalabilmek için destekleyici ve anlatıcı retoriklere ihtiyaç duymuştur. Sistemin doğurduğu güç, beslemeleri ile kendilerine alan açar. İnsanı insana benzemekten alı koyar. Zimbardo deneyindeki mahkûm denekler gibi artık hayatın değişemeyeceğini, kurulan sistem içinde biteceğini düşündürür. Sistem kurucusunun akıl oyunları Amud-u Fukaralar tarafından desteklenir. Gardiyanlardır bunlar!
Başa dönersek; evet, biz bize benzeriz. İçimizdeki çeşitliklere rağmen aynı tarihten gelen insanlarız. Rövanş siyasetine her dönem maruz kalan milletiz. Ortak dilimiz, geleneğimiz, kültürümüz ise adalet ve bağımsızlık! Sistemin ve Amud-u Fukaraların en çok korktuğu. Bizim ise en çok sarıldığımız.
Ek olarak: Zimbardo deneyinin benzeri olmasa da “Haliç Kokusu” bu deneyin Türk versiyonu olmaya adaydır. Eski emniyet müdürlerinden Hanefi Avcı Haliçte Yaşayan Simonlar kitabında; Haliç’teki kokuyu zamanla yaşayan halkın hatta kendinin de kabullendiğinden bahseder.